Son dakika

İsrail Gazze Soykırım

Öldürmeyi çok iyi biliyorlar gerçekten

Büyük hükümdarların, siyaset ve devlet adamlarının, komutanların, bilim adamlarının, velilerin tarihe geçmiş önemli sözleri vardır.

O tarihî cümlelerden biri de şudur:

“Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz.”

Ne kadar doğru olduğunu, son bir yıl içinde bir kere daha gördük.

Kırk binden fazla can aldılar, çok büyük kısmı kadın ve çocuklardı. Kundaktaki bebekler de vardı. Yüz bin kişiden fazlası da yaralı.

Son hafta ise çağrı cihazları ve telsizler üzerinden büyük bir saldırıya giriştiler. Dünyada örneği yok.

Nasıl bir kin, nasıl bir gözü dönmüşlüktür bu?

Biz 24 saat canlı yayında küçük kızımızın katilinin peşine düşmüş dedektiflik yaparken, orada kaç kişi öldüğü, kaç kişi yaralandığı ile pek ilgilenmedik.

Siber saldırıyla binlerce insan aynı saniye içinde yaralandı, bazıları hayata veda etti.

O saldırının sahipleri ise sevinçten havalara zıplıyor, birbirine sarılarak kutlama yapıyordu.

GECE GÜNDÜZ TEK KONU

Kanallar yarışa girdi. Kimse geride kalmak istemiyordu. Uzmanların hepsi dedektif oldu. Aynı sözler bin defa kullanıldı. Sonuçlanana kadar bin daha kullanılır. Savcı hepsinden ileride tabii.

Televizyonların her gün aralıksız haber yapmasının ve kamuoyu baskısının olumlu etkisi de var.

Katil ortaya çıkınca haberimiz olacaktır, kimse merak etmesin.

ŞEHİT CENAZESİNDE

Şehit cenazesinde imam dua ederken Atatürk’ün adını anınca…

Ne oldu dersiniz?

Cami avlusunda bulunan kadınlı erkekli cemaatten bir alkış tufanı koptu. Epeyce bir süre kuvvetlice alkışladılar.

Vizontele’deki Deli Emin’in sözü gibi olacak ama vallahi hep aklımdan geçerdi. Yılmaz Erdoğan’ın kulakları zonklasın, şöyle düşünürdüm…

Mizahî bir film çerçevesinde, acaba hoca vaazı bitirince alkışlanabilir mi?

Hoca hutbeyi çok duygulu verdiğinde, cemaatten bazılarının içinden alkışlamak geçse ne olur?

Bir adım daha ileri gidelim.

Namazı çok iyi kıldırınca…

Okkalı bir dua edince…

Kahramanlardan biri, alkışlamak isterse uygun düşer mi? Nasıl karşılanır?

O kişi de -mesela- dine yeni yöneldiği için “sabah namazı kaç raketti, ben iki raket getirdim” diyerek cami kapısında elinde tenis raketleriyle dikilen ve arkadaşlarına danışan karikatür kişisi gibi biri olsun.

Film içinde bile olsa böyle bir sahne, seyredenler tarafından çok tepki mi çeker yoksa makul mü bulunur?

Gerçek hayat, bazen hayalin de üstüne çıkıyor.

Aşıyor, aşıyor, uçuşa geçiyor.

Tut tutabilirsen.

Filmde görsek “senaryoyu abartmışlar, bu kadar da olmaz ki” diye tepki ile karşılanacak hadiseler, gündelik hayatta karşımıza çıkıyor.

Gerçek hayatta bu sahneyi gördük ya, artık neler görürüz, Allah bilir.

SİNEK

Bir vatandaşımız (yöre belirtmeyelim, yanlış anlaşılır; ismini vermeyelim, yöre belli olur) esnerken boğazına giren sineği yutmuş. Öfkeden deliye dönmüş.

Ölsün diye ağzına sinek ilacı sıkmış. Ve ölmüş.

Yanındaki arkadaşı havada uçan bir başka sineğe şöyle demiş olabilir:

“Bir sizden, bir bizden.”

Yazar: Mehmet Şeker

Konuya göre haberler