Neden hikâye yazar, okur, dinleriz?

Neden hikâye yazar, okur, dinleriz?

I-

Edebiyat öğrencileri, sosyal medya üzerinden bendenizle iletişime geçerek yazdığım hikâye kitapları ile ilgili yardım talep ediyorlar. Özneler değişiyor ama talepler pek değişmiyor. Sorular genellikle şu minvalde ilerliyor:

-Neden ... isimli hikâyeyi yazdınız?

-Bu hikâye ile ne anlatmak istediniz?

-Sizce bu hikâyenin ele aldığı ana tema nedir?

Bu soruları size hocanız sorduğu zaman anlamlıdır ama siz bu soruları yazara sorduğunuzda esasında zımnen “Ben edebi metin okuyucusu değilim” demiş oluyorsunuz.

Bu cevabı duyanlar, kes yapıştır ödev yapacak iken aradığını bulmamanın imkansızlığı ile diyaloğu yarıda kesiyor. Diyaloğu yarıda kesenlerin genellikle Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisans ve doktora öğrencisi olduğunu geçerken söylemiş olayım.

Bazı öğrenciler nadiren diyaloğu sürdürmeye, birlikte düşünmeye açık oluyor. Yanlış sorulara doğru cevap vermek mümkün değil, ikazımı ciddiyetle dinleyip doğru soruyu öğrenmek için gayret sarf ediyorlar: Doğru soru nedir?

Doğru soru sizin merak ettiğiniz sorudur. Ödünç alınmayan, hayretinizi besleyen, idrak anınızı derinleştiren, cevabını hakikaten öğrenmek istediğiniz soru.

H., “İnsan niye hikâye anlatır?” diye sordu. Cevabım muhatabımı denemek için “Niye anlatmasın?” oldu.

“İnsan hikâye anlatmasaydı ne olurdu?” diye merakının bahçesinden yeni bir soru sundu henüz 16 yaşındaki H. Ardından “Hayatınız Sizin İçin Yorumlanır hikâyesini kaleme aldığınız zamanı duygu olarak hatırlıyor musunuz?” diye ilave etti.

H.’yi Allah’ın lütfu bildim. Birkaç ay önce beni uzun bir süre meşgul ettikten sonra sırra kadem basan doktora öğrencisinin hasarını tamir eden bir lütuf.

II-

İnsan hikâyesini anlatan tek canlıdır. Bütün ilişkilerimiz hikâye anlatmak ya da hikâyesini anlatamamak bahsinde ilerler.

Birbirimize selam veririz. Ardından hâl hatır sorarız, nasılsın? Nasılsın sorusu “Hâlini anlat, ben seni dinlerim” demektir. Nasılsın, “Hâlini anlat, derdine derman, gamına yoldaş olayım” demektir. Onun için klasik terbiyede edeben küçükler büyüklere “Nasılsın?” diye sormaz/soramaz.

İnsan insanın gamını alır. Ve insan hikâyesini kendisini dinleyene anlatır. Çoğu zaman yakınımızdakiler bizi dinlemez. Anlatacağımız hikâyeyi zaten bildiklerini düşünürler çünkü.

Hikâyemizi bir kulaktan bir kulağa anlatırız: Sözlü kültür.

Hikâyemizi harflerin gövdesine yükleyerek anlatırız: Yazılı kültür

Hikayemizi kameralar yardımıyla anlatırız: Dijital kültür

Başkalarının hikayesini yalan yanlış anlatırız: Dedikodu

Bütün ilişkilerimiz hikâye anlatmak ya da hikâyesini anlatamamak bahsinde ilerler, dedik.

Hikâyesini anlatamamak bahsinde devreye psikiyatri girer. Yakınlara anlatılamayan hikâye uzaktakine anlatılır.

Hikâye anlatmak, derdinden kurtulma girişimdir.

Hikâye anlatmak, dünyayı anlattığın hikâye üzerinden yeniden görmek/ değerlendirmektir.

Hikâye anlatmak, kendini onarıp, inşa etmektir.

Her hikâye sondan geriye doğru anlatılır. Onun için mutlunun hikâyesi ile mutsuzun hikâyesi asla birbirine benzemez.

“Hayatınız Sizin İçin Yorumlanır” hikâyesini yazdığımda henüz gezegenimizi sosyal medya ele geçirmemişti. Henüz hayatımızda bu kadar çok haber kanalı, haber sitesi yoktu.

11 Eylül 2001, İkiz Kule Saldırısı’nın olduğu gün, yol kenarında şahit olduğum bir ânı ebedileştirmek için kaleme aldım bu öyküyü.

Oysa öykünün içinde İkiz Kule Saldırısı sadece zamanı imlemek için duruyor. Yazıldığı yıllarda böyle durmuyordu. Zaman içinde bireyin derdini kimselere anlatamayışı ön plana çıkmış.

Yazar sezgisi dediğimiz şey burada devreye giriyor. Eğer yıllar önce yazdığınız bir metni yıllar sonra şaşırarak okumuyorsanız, arkanızda katmanlı bir metin bırakmamış olduğunuz anlamına gelir.

Metnin katmanlarına dahil olma okuyucu için de söz konusudur. Özellikle vakti zamanında altını çizerek okuduğunuz satırlara yıllar sonra tekrar döndüğünüzde, kitapta en altı çizilmeyecek yeri çizmiş olduğunuzu şaşırarak fark ederseniz. O altı çizili satırda geçmişinizi yakalamaya çalışırsınız. Geçmişteki o duygunuzu, dikkatinizi...

İnsanın geldiği yeri “görmesi”, “unutmaması” için kitaplar iyi bir yol arkadaşıdır. Özellikle öykü ve şiir. Çünkü zamanı duygu olarak zapt eden öykü ve şiirdir.

Kişinin kendisi ile diyaloğa girmesi de ancak edebî metinlerle mümkündür.

Meraklısı için notlar:

“Hayatınız Sizin İçin Yorumlanır” isimli öykü Ahir Zaman Gülüşleri kitabında yer alıyor.

Yazar: Fatma Barbarosoğlu