İkinci Doğu Seferi: Dirilten Kardeşlik Ruhu (1)

İkinci Doğu Seferi: Dirilten Kardeşlik Ruhu (1)

Geçtiğimiz hafta çok önemli ve anlamlı bir yolculuğa çıktık Güneydoğu Anadolu’muzda beş şehrimize. Siirt’teki beş liseli parlak talebemizi görmek, gönüllerini fethetmek için düzenledik bu programı. Bu arada Ohin, Tillo, Norşin ve Zukayd medreselerine güzel bir çıkarma yaptık. Bu yolculuğu MTO Bingöl Temsilcisi Seyfullah Yiğit kardeşim yazdı. Ama ne yazış öyle! Sizin de zevkle okuyacağınız bu seyahat yazısını paylaşıyorum sizlerle.

***

Aylar öncesinden kendini “beşli çete” olarak adlandıran Siirt MTO lise talebelerinin isteği üzerine MTO Samsun Temsilcisi Muharrem Kartancı hocamızın da teşvikiyle karar verdik Siirt programına.

Ramazan’dan önce Yusuf Kaplan hocamızla yaptığımız online bir toplantıda bir kardeşimizin Bingöl’de iftar programı isteği üzerine hocamız söz verdi bu kardeşe. Bizi de görevlendirdi program için. Bizim de şöyle bir ahlakımız var; genel olarak hayırlı işleri ertelemeden yapmaya gayret etmek.

Muharrem ağabey de geniş bir program yapmamızı rica etti. Şırnak’ı da ekleyecektik ve böylece altı il olacaktı. Bingöl-Van-Muş-Bitlis-Siirt-Şırnak. Biletler alındı. Ramazan’ın ilk günü Bingöl’den başlayacaktı programlar. Burada MTO talebesi Bilal Arslan (Bingöl Sağlık Sen Başkanı) ağabey çok yardımcı oldu. Bingöl programlarını o koordine etti. Bingöl dışındaki diğer bütün illeri de MTO Bitlis temsilcisi Mücahit Kumandaveren ağabey (Bitlis Meteoroloji Müdürü) koordine etti. Aramızda çok güzel bir uyum oluştu.

Seçimler sebebiyle programları 8-11 Haziran’a erteledik. Böylece Siirtli kardeşlerin ve Bingöl’deki kardeşin niyeti dua hükmüne geçti. Ruh dolu bir seyahat gerçekleşti.

Hocamız biraz da esprili olsun diye ‘ikinci doğu seferi’ olarak adlandırdı bu seyahati. Aslında bu seyahat, gönül tellerini titretmesinden dolayı bu ismi fazlasıyla haketti. Gönüllerden gönüllere ruh dolu bir seyahat gerçekleşti. Burada seyahatin daha çok akışını yazmaya çalışacağız. Seyahatin akışını gün gün yazacağız.

Bismillah…

8 Haziran Perşembe

Salı günü Muharrem Kartancı Samsun’dan, Yusuf Karakuş Malatya’dan Bingöl’e geldiler. Henüz iki yaşını doldurmamış kızım Mihrimah’la onları yol üstünde karşıladık. Kahvaltı yaptıktan sonra dükkana geçtik. Kitapların önünde fotoğraf çektik. Sosyal medyada insanlara moral olsun diye paylaştık.

Bizler… sosyal medyayı görünmek için kullanmıyoruz. Sahte görüntünün oluşturduğu yanlış algıları toz duman etmek için görüntüyü yani görünmeyi bir perde olarak kullanıyoruz..! Mesajımız perdenin ardında..! Patron koltuğunda, kıymetli büyüğümüz Muharrem ağabey. Yanında Yusuf ve bu fakir. Arkamızda kitaplar..! Fotoğraf karesinin görünmeyen kısmında ise rızık temini için dizilen çoraplar… eşyalar… mesajımız şu: Dünyayı cebimizde ahireti ise kalbimizde TAŞIMAK İSTİYORUZ..!

Perşembe günü, orucuz. Sabah erkenden kalkıp dükkana gittik. Günlük Kur’an, dua, hadis ve risale okumamı talep üzerine sesli yaptım. Misafirlerimiz de dinlediler… güzel oldu. Öğlen namazını, havalimanına yakın merkez köylerinden Büyüktekören Camii’nde kıldık. Daha sonra Yusuf hocayı almak üzere havalimanına gittik. MTO hanımlar temsilcisi Fatma Zehra Kurtaran ve avukat Meryem kardeşimiz de gelmişler ayrıca. Sait Özdemir, Saim Uzunboy hocalarımız (Bingöl MTO talebeleri) ve Bilal Arslan ağabey de vardı hocayı karşılamaya gelenler arasında. Sohbet falan derken hoca geldi. Adet ettiğimiz üzere hocanın elini zorla öptük. Nasıl öpmeyelim bu eli?

Hoca rahatsız oluyor elinin öpülmesinden ancak biz zorla da olsa öpüyoruz. 60 yaşında adam bize nasıl güç yetirecek ki? Zorlama normalde güzel değil ancak yerinde kullanılınca çok güzel bir şey..! Sezai Karakoç’un da elini zorla öpmüştüm. Put kıran elleri öpmek ne güzel..! Çağın ağlarını yırtan elleri öpmek ne şerefli bir şey..! Çağın bağlarına keskin makaslar atan elleri öpmek için eğilmek ne onurlu bir şey… elhamdülillah..!

Bizler… bir avuç “adanmışlarız”..! Vecd halinde nefes alabilen garipleriz işte… hesap biliriz ama hesaba teslim olmayız..! Tedbir alırız ancak kendimizi kuruntulara hapsetmeyiz..! Şiarımız şudur: “Bizler ki aldanırız fakat aldatmayız..!” Böyle düşünen insanlara kim ne yapsın ya da kim ne yapabilir ki..?

Hocayı, Bingöl’ün tam ortasına, ovaya götürdük. Havalar yeni yeni ısınıyor… ova yemyeşil. Gökyüzü masmavi. Muazzam bir ahenk var kainatta… her şey nasıl da denk, ne kadar da güzel yaratılmış…

Hocamız, yazımı düzeltmem lazım, dedi. Yabancı değildik bu söze. Alıştık artık. Cuma, Pazar ve Pazartesi olmak üzere haftada üç gün gazetede fikir yazısı kalem alıyor Yusuf Kaplan. Yazıları… beklenen yazılar. Öyle üzeri atlanıp geçilen yazılardan değil. Birçok insanın heyecanla beklediği yazılar. Binlerce insana nefes olabilecek yazılar…

Bir ağaç gölgeliğine gittik. Gölgeliğin dibinde çeşme… köyün gençleri… pikniğe gelmişler. Tanıyordum Ümit kardeşi. Kürsü verdiler hocaya. Hoca yazıya daldı. Ağaçlar… yazıya daldı. Gökyüzü yazıya daldı. Aramızdaki sohbet yazıya daldı. Kürsü yazı için olduğunu anladı. Her şey el ele verip yazı için harika bir ortam hazırladılar. Böylece çok samimi bir fikir yazısı daha ortaya çıktı Bingöl Ovası’nda.

Seyda Molla Mehdi’nin baş müderris olduğu medresede programımız vardı. Hocalar sürekli arıyorlardı. Onlara yakındık. Geleceğiz dedik ve gittik. Hepimiz arabadan indik. Hoca arabada. Yazıyla uğraşıyor hâlâ. Biz onu anlıyorduk. Yazının hem bir özgürlük alanı açtığını hem de insanı yazıya esir ettiğini biliyorduk..! Şimdi yazarken Dostoyevski aklıma geldi. Yanlış hatırlamıyorsam Dostoyevski’nin eşi gebedir ve sancıları tutmuştur. Doktor çağırmaya gönderilir. Kapıda bir şeyler aklına gelir ve yazmaya başlar… yazı böyle bir şey..!

Medreseliler… hocaya çok hürmet ediyorlar. Samimi muhabbet besliyorlar. Adeta onu, sorunlarının çözümünde çok önemli bir anahtar olarak görüyorlar, haklı olarak..!

Salona çıktık. Hava sıcak. Ortam sıcak. Ve yine çok güzel bir sohbet oldu. İkindi namazını pırıl pırıl gençlerle eda ettikten sonra medreseden ayrıldık. Bu arada MTO Diyarbakır temsilcisi Zeynep Altuntaş 20 kardeşimizle gelmişti. Mustafa Yoldaş kardeşi bir an karşımda görünce şaşırdım ve çok sevindim. Program sonrası hep birlikte iftar yemeği ve talebe buluşmasına gittik.

İsmail Narin hocamız (Ensar Bingöl Başkanı) ekibine ve Bingöl Üniversitesi’ne ilgilerinden ve misafirperverliklerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Burada da ruh dolu bir program oldu. Samimi bir havada sohbet gerçekleşti. Ertesi gün yoğun bir güne selam vermek için dinlenmeye çekildik…

Yazar: Yusuf Kaplan