Herkes kendi ‘refah’ kapısında

Herkes kendi ‘refah’ kapısında

Ekonomik, politik ya da sosyo kültürel hiçbir sebep bu suskunluğumuzun ve öğretilmiş çaresizliğimizin bahanesi olamaz, bizi kurtarmaz, insan da yapmaz.
Kimsenin refahından en ufak taviz vermeye yanaşmadığı günümüzde Gazze’nin son sığınak yerinin isminin Refah olması tesadüf olamaz.
Gazze halkı, Refah sınır kapısında bombaların altında, aç susuz ve hasta insanlık sınavı verirken biz kendi refahımızın içinde boğulacağız.
Az ya da çok hepimiz dünyaya hâkim olan çıkarcı bencil menfaatperest küresel sosyo ekonomik kültürün etkisiyle mankurtlaşmışız.

Hepimiz kendi refah kapımızda menfaatlerimizin kölesi olmuşuz.

Sukunluğumuz ondan.

**

Mankurt, Türk, Altay ve Kırgız efsanelerinde bahsedilen bilinçsiz köle anlamına geliyor.

Mankurt kelimesi de bazı işlemler sonucu öz benliğini yitirerek kendisini kimliksizleştiren ve düşmanının kuklası haline gelmiş olan bir zavallı insan tipine verilen isim.

Mankurtlaştırma’nın internet ansiklopedisi Wikipedi’de tarifi şöyle yapılıyor;

Bir dış gücün içerideki egemen sınıfla işbirliği yaparak ülkenin eğitim ve kültür politikalarını milletin aleyhine değiştirerek, ulusal kimliğinden uzaklaştırma, kendi toplumuna ve kültürüne yabancılaştırma, bilinçsizleştirme ve sömürüye açık hale getirme, sonra da yardım ediyormuş kanaati oluşturarak toplumun zihnini yeniden kurgulayıp sömürgecilerin zihinsel kölesi durumuna getirmek için milleti kendi değerlerine düşman etmeyi anlatan sosyokültürel bir kavramdır.

**

Ünlü Kırgız Türk yazarı Cengiz Aytmatov’un ‘‘Gün Olur Asra Bedel’’ isimli romanında geçen bir efsanede barbar Juan-Juanlar’ın Orta Asya bozkırlarını işgal ettikleri dönemde, tutsaklarına korkunç işkenceler yaptığı, bu işkence yönteminin insanların hafızasını yitirmesine, deli olmasına sebep olduğu anlatılıyor.

Mankurtlaştırma olarak tanımlanan bu yöntemde barbar Juan-Juanlar, önce esirin başının kazınıp, saçlarının tek tek kökünden çıkardıkları, daha sonrasında taze kesilmiş devenin derisinin en kalın yeri olan boyun kısmının esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sarıldığı anlatılıyor.

Efsaneye göre bu işkenceye maruz kalan tutsaklar ya ölür ya da hafızasını tamamen yitiren, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir mankurt yani geçmişini bilmeyen bir köle olur.

Bir mankurt kim olduğunu, hangi soydan, hangi kabileden geldiğini, anasını, babasını çocukluğunu bilmez.

**

Günümüzde bireyleri ve toplumları mankurtlaştırmak için Aytmatov’un romanındaki gibi fiziksel bir işkence yapmaya gerek yok.
Geçmişe ait hafızasını silmek, dilini, dinini bozmak, tarihi kimliklerini ve kültürel değerlerini itibarsızlaştırmak, aşağılık komleksine sokmak, menfaatlerini kutsallaştırmak mankutlaştırma için yeterli.

**

ABD ve Çin devlet olarak dünyanın en güçlü ekonomisine sahipler.

Zulmetmekteki güçlerini de ekonomiden alıyorlar.

Bir ortak yönleri daha var; İkisi de hukuk tanımıyor, ikisi de iblis.

İkisinden biri israil’e höt dese, savaş durur ama demiyorlar.

İnsan haklarını kendi menfaatlerine göre yontarken en hararetli insan hakları savunucu olduklarını da dünyaya pazarlamayı başarıyorlar.

Çin, Sincan bölgesinde Uygur Türklerinin yaşadığı yeri açık hapishaneye çevirmiş, ABD’nin tetikçisi İsrail de Gazze’de aynı planı uyguluyor.

Bir ortak yönleri daha var ABD ile Çin’in; Dünyanın en zalim ülkeleri.

Hem suçlu hem güçlüler.

Bir ortak yönleri daha var; İkisi de (devlet olarak) Müslüman toplumları kendilerine düşman olarak görüyor ve Müslümanları dönüştürmek ve dönüştüremediklerini de yok etmekle meşguller.

Bir ortak yönleri daha var; ikisinin de Müslüman devletlerle ilişkileri çok sıcak ve samimi.

Bir ortak yönleri daha var; ABD ve Çin asıl güçlerini bizden alıyor, bizim sessizliğimiz ve suskunluğumuz onları güçlü kılıyor.

Bizde iş yok.

Yazar: Yaşar Süngü