Son dakika

Ramazan Kur'an-ı Kerim

Kur’an kıssaları bize ne söyler?

Kur’an’ın muhtevasının yaklaşık üçte biri, geçmiş peygamberler ve kavimlerin kıssalarından oluşmaktadır. Kur’an’ın nüzûl sürecinde meydana gelen hâdiselerden bahseden âyetler de bizim için birer târihî olay/kıssa hükmündedir. Dolayısıyla bu tür âyetlerin de Kur’an’ın yaklaşık dörtte birini teşkil ettiği dikkate alındığında onun neredeyse yarısından çoğunun bizim için târihî hâdiselerden/kıssalardan bahsettiği anlaşılmaktadır. Şu halde kıssalar Kur’an’da niçin bu kadar sık anlatılmaktadır?

Kur’an’ın insanı terbiyesinde iki önemli hedef dikkati çekmektedir: Birincisi, insanın sahih bir akîdeye sahip olmasını sağlamak, ikincisi ise bu akîdenin uygulamadaki karşılığı olarak sâlih ameller işlemesini sağlamaktır. İnsanı bu şekilde eğitirken, ona sadece nazarî plândaki ilkeleri vermek yeterli olmazdı. Nazarî boyuttaki ilkelerin tarih boyunca Müslümanlar tarafından nasıl uygulandığının örneklerle anlatılması, Kur’an’ın muhâtabına daha gerçekçi ve uygulanabilir bir hayat görüşü kazandırmaktadır. Böylece muhâtap, kendi yaşadığı bir takım hâdiseleri, Kur’an’da anlatılan kıssalarda geçen olaylarla örtüştürmekte, o olayların kahramanlarından kendine örnekler ve yaşadığı hadiselerden dersler çıkarmaktadır. Öte yandan, insan zihni yalnızca teorik ve soyut bilgilerden oluşan öğretileri sıkıcı ve zor bulabilir. Bu teorik bilgiler, müşahhas olaylarla desteklenince, ilgisi daha da artar ve alması gereken mesajı daha somut bir şekilde kavramış olur.

Kur’an kıssalarında, çok nâdir görülen istisnâlar dışında, zaman ve mekân bilgisi verilmez. Peygamberler dışında kıssanın kahramanlarının isimleri, bir kaç istisnâ dışında hiç zikredilmez. Ayrıca Hz. Yusuf kıssası hâriç, kıssalarda kronolojik bir anlatım yoktur. Kur’an, kıssaları anlatırken, asla bir tarih kitabı gibi davranmamakta, târihî bilgiye değil, kıssadan çıkarılacak hisseye önem vermektedir. Kur’an târihî hâdiseleri gündeme getirirken, seçici davranarak, bu hâdiselerden, indiği dönemin insanları başta olmak üzere bütün zamanlarda yaşayan insanlar için uygun mesajlar ve ibretler ihtiva eden bölümleri seçmekte ve böylece târihî olayları, bilgilendirme amacıyla değil, vermek istediği mesajı destekleyici bir araç olarak anlatmaktadır. Şu halde kıssaların asıl anlatılış sebebi, bunlardan ibret ve ders çıkarmaktır. Nitekim şu âyetler, bu hususa işaret etmektedir: “Gerçekten Yusuf ve kardeşlerinin kıssasında, hakikate talip olanlar için nice ibretler ve mesajlar vardır.” (Yusuf 12/7). “Peygamberlerin kıssalarında, akıl sahipleri için büyük bir ders vardır.” (Yusuf 12/111). Kur’an, kıssalardan ders ve ibret alınması gerektiğini vurgulamakla birlikte, bu ders ve ibretlerin ne olduğu hakkında bilgi vermemiştir. Bunun sebebi, genel olarak bunların çok kolay bir şekilde anlaşılması olabilir. Bir başka sebebi de, her biri kendine özel bir düşünce ve gönül dünyasına sahip olan, tecrübeleri ve birikimleri itibariyle biricik olan muhatapların, bu kıssalardan kendi “şimdi”si ve “burada”sı özelinde, kendine özgü ders ve ibretler çıkarmasının önünü açmak olabilir. Şu halde Kur’an, bu ders ve ibretlerin, her bir bireyin kendi hayatındaki karşılığı üzerinde kendisinin düşünmesini teşvik için bu ders ve ibretlerin adını koymamış olmalıdır.

Kur’an’da, hakikatlerin bir takım kıssalar üzerinden anlatılmasıyla, eylemin önemine vurgu yapmanın amaçlandığı sonucu çıkarılabilir. Sanki Kur’an, bu yöntemle, hakikatin olaydan ve pratikten bağımsız bir şekilde anlaşılmasının zor olduğunu anlatmaya çalışmaktadır. Doğru yolda olmanın, doğru eylemle mümkün olduğuna dikkat çekmekte ve zımnen muhâtabı eyleme geçmeye teşvik etmektedir.

Kur’an kıssalarının maksatları, Kur’an’ın genel maksatlarıyla örtüşmektedir. En temel maksadın, Yaratıcı’nın, bütün mevcudat ve hadisatın merkezinde olduğunu, O’ndan bağımsız ve habersiz hiçbir şeyin meydana gelemeyeceğini zihinlere yerleştirmek olduğu söylenebilir. Kur’an’ın tamamında, maksatları gözeten bir okuma yapmak, daha sağlıklı bir anlamaya götüreceği gibi, Kur’an kıssalarını da maksatları gözeterek okumak, daha sağlıklı bir anlamaya götürecektir. Bu maksatları, Kur’an’ın nüzûl sürecinde mümkün mertebe belirleyip, bu kıssaların mesajlarını daha sonraki dönemlere nüzûl dönemindeki maksatlar ışığında taşımak, en sıhhatli anlama yöntemi olacaktır. Şu halde Kur’an kıssalarının maksatlarını doğru tespit edebilmek için, nüzûl dönemine gitmek ve orada kıssa-sîret ilişkisi açısından meseleyi incelemek büyük bir önem arz etmektedir.

Kur’an kıssalarında dikkat çeken bir başka önemli özellik de, kıssalardaki “model” karakterlerin, hâdiselerin, duygu ve düşüncelerin evrensellik arz etmesidir. Kıssalarda geçen kahramanların şahıslarında, her devirde yaşayan insanlar için geçerli olan bir insan modelini ve bu modelin her dönemde aynı olan evrensel duygu ve düşüncelerini, eğilim ve isteklerini, korku ve çekincelerini görmek mümkündür. Dolayısıyla Kur’an kıssalarını dikkatli bir gözle okuyan herkes, kıssalarda kendisinden bir şeyler bulmakta, anlatılan olaylar, yaşanan duygular, gerilimler ve sergilenen tutumlara baktığında, aslında bunların benzerlerinin gerek kendi hayatında, gerekse çevresindeki insanların hayatlarında yaşandığına tanıklık etmektedir. Böylece, bu kıssalarda, kendi hayatından ya da çevresindeki insanların hayatlarından örnekler okumaktadır âdetâ.

Hz. Mevlânâ “Sen, Kur’an ehli olursan, peygamberlerin ruhu sana arkadaş olur” der (Mesnevî, I/86). Kur’an ehli bir insan, günlük hayatında çeşitli sorunlarla karşılaştığında Kur’an’da kıssaları anlatılan peygamberlerle hemhal olarak onların rehberliğinde sorunlarına çözüm üretir. İffetle ilgili bir sorun yaşadığında Yusuf onun arkadaşı, yoldaşı ve rehberi olur. Yusuf’tan öğrenir iffeti. Cesaretle ilgili bir sıkıntısı olduğunda Musa üfler ona cesaret nefesini. Adaleti uygulamada zorlandığında Şuayb’den alır dersini. Düşmanlarının alaycı bakış ve sözlerinden, cevr ü cefasından bunaldığında Nuh ona gerer teselli kanatını. Eşinden ihanete uğradığında, Lut öğretir ona sabrı. Evladı hakikati göremediğinde, Nuh’tan alır dersini. İçindeki putları kırmak istediğinde İbrahim’in baltası verir ona ilhamı. Firavunlarla mücadeleyi Musa’dan öğrenir, inançla ilgili bir şüpheyi gidermeyi ve hak mücadelesinde ateşe gözünü kırpmadan atılmayı tevekkülle karşılamayı İbrahim’den. Bir iftiraya maruz kaldığında, toplum tarafında “el-Emin” olarak bilinmesine rağmen her türlü iftira ve zulme maruz kalan Muhammed Mustafa (sav) öğretir ona metaneti.

Mevlâ, peygamberlerin kıssalarından hisse çıkarabilmeyi, onların hikayelerindeki mesajın özünü kavrayıp onların izinden gidebilmeyi nasip eylesin!

Yazar: Mahmut Ay

Konuya göre haberler