İran dosyası kabarıyor

İran dosyası kabarıyor

İran Türkiye’nin komşusu. İki ülkeyi yakından ilgilendiren ortak çıkar ve tehditler, coğrafya ve kültürün teşvik ettiği işbirliği alanları var. Ancak yazmıştım.. Türkiye ve İran kimi önemli bölgesel meselelere farklı pencerelerden bakıyor (İran’la Zor Konular, 26 Ocak). Ve bu meselelerin hacmi gün geçtikçe artıyor. ABD’nin bölgeden çekileceğine ilişkin verdiği güçlü işaretler, bununla ilintili olarak terör örgütü PKK’nın Suriye ve Irak’taki varlığının ne olacağı sorusu önümüzdeki dönemde Ankara-Tahran ilişkilerinin seyrini etkileme potansiyeli taşıyor. Üstelik bu konularda önemli gelişmeler yaşanıyor.

ABD’SİZ BİR SURİYE HAZIRLIĞI

Dikkatini Çin’e yöneltmek isteyen ABD’nin Suriye politikasını gözden geçirme arayışında olduğu artık açıkça dillendiriliyor (Bölgeyi yakından izleyen yetkili isimler CIA ve ABD Dışişleri’nin çekilmeden yana olduğunu ancak ABD ordusunun mevcut statükoyu korumaya çalıştığını söylüyor.)

ABD’nin Suriye’de DEAŞ tehdidi nedeniyle bulunmadığı, öncelikli iki amacının İsrail’in güvenliğini sağlamak ve Rusya ile İran’ı dengelemek olduğu biliniyor (Detaylı analiz için bakınız; ABD ‘Bölgeden Çekilirim’ Diyor Ama Bir Şartı Var, 2 Şubat.) Washington’un bu kapsamda Ankara’ya “Suriye konusunu stratejik bir bakışla konuşmanın vakti geldi” dediği söyleniyor. Önümüzdeki aylarda Türk ve ABD’li heyetlerin Suriye ve PKK konusunu masaya yatıracağı konuşuluyor. O halde iş ciddi ve bir rotaya girmiş bulunuyor.

ABD’siz bir Suriye’de Türkiye için iki önemli soru işareti oluşacak. Bir. Ankara-Şam diyaloğunun geleceği ne olacak? İki. Terör örgütü PKK Suriye’den nasıl tasfiye edilecek?

Ankara-Şam yakınlaşmasının önünde üç engel bulunuyor. Bir. Putin adım atmak için ABD seçimlerini bekliyor. Dosyayı açık tutuyor. İki. İran kazanımlarını kaybedeceği endişesiyle normalleşme sürecinden rahatsız oluyor. Üç. Dışişleri Bakanı Fidan’ın da vurguladığı gibi Şam masaya kendi adına oturmuyor (Burada Rus-İran etkisi ima ediliyor).

Şam -daha çok İran etkisiyle- “Türk askeri çekilsin” önşartını öne sürerek normalleşme sürecini zehirliyor. Oysa Ankara’nın beklentisi basit: Şam Türkiye’nin terörle mücadelesini destekler, YPG’yi silahsızlandırır, mültecilerin dönüşüne imkan sağlar, ülkede meşru seçimlerin yapılması için zemin hazırlarsa normalleşmenin önünde hiçbir engel yok. Bu bahsi yine bir Türk yetkilinin ifadesiyle bitirelim: “Esad’la normalleşme adına vereceğimiz hiçbir taviz yok.”

İRAN’DAKİ PKK VARLIĞI

ABD’siz bir Suriye’de PKK’nın ne olacağı da önemli bir soru işareti. Ankara, önce Irak, ardından da Suriye’de yarım kalan işi tamamlamanın hazırlığını yapıyor. Böyle bir hazırlığın şüphesiz Tahran’ı ilgilendiren yanı da var.

İran’ın terör örgütü PKK ile Irak’taki alışverişini daha önce yazmıştık. Hatta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da TBMM kürsüsünden dile getirmişti. “İran sınırı boyunca silahlı örgüt kampları ve İran içinde PKK uzantıları bulunuyor” demişti. İran içindeki bu uzantıların 200-400 dolayında teröristi ifade ettiği söyleniyor. Tahran, Karabağ savaşında bu teröristlerin Ermenistan’a geçişine olanak sağlamıştı (Ermenistan’ın en önemli iki silah tedarikçisi Hindistan ve İran’dır). Aynı teröristlerin Türkiye’ye dönük saldırıları girişimlerinin olduğu da biliniyor. Hatta Ankara’nın yakın geçmişte bu teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için İran’ı ilk kez ve kesin bir dille uyardığı, Tahran’ın ise terör varlığını reddederken bir yandan da PKK’lılara “fazla ortalıkta görünmeyin” dediği söyleniyor (Haberi dün geldi: MİT, PKK’nın sözde İran Gençlik Koordinasyonu sorumlusu Barzan Hesenzade’yi Irak’ın Kandil bölgesinde düzenlediği operasyonla etkisiz hale getirdi.)

İran’ın Bafel Talabani’ye verdiği destek Ankara’yı huzursuz eden bir diğer başlık. (PKK’nın kamikaze drone teknolojisi imkanlarına kavuştuğunu, bu dronelarla Türk İHA-SİHA’larını hedef almaya çalıştığını, terör örgütüne bu teknolojiyi Bafel Talabani’nin sağladığını aktaralım.) Kuzey Irak’ta Barzani-Talabani geriliminde oluşan konjonktür İran’ı Talabani, Türkiye’yi ise Barzani’nin yanında konumluyor. İran, Barzani’nin etki alanını daraltmak için Erbil’i yakın geçmişte füzelerle vurmuştu. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani geçtiğimiz günlerde Antalya Diplomasi Forumu’na katılmıştı. Barzani yönetimi Ankara’nın Bağdat’la geliştirdiği terörle mücadele diyaloğunun bir parçası. Ankara’nın bu süreçte sadece Irak’ın değil Kuzey Irak’ın da istikrar ve güvenliğini destekleyeceği öngörülüyor.

KALKINMA YOLU’NA TAHRAN ÖNERİSİ

İran’la zor konular dosyasına artık bir başlık daha eklemek gerekiyor. O da Türkiye’nin Irak’la yürüttüğü Kalkınma Yolu Projesi’dir. Önce Ankara, daha sonra Bağdat’ta yapılan güvenlik zirveleri Türkiye ve Irak’ı terörle mücadelede görülmedik bir noktaya getirdi. İki ülke arasında stratejik çerçeveye ilişkin mutabakat zaptı hazırlanıyor. Bu süreçte Irak Ulusal Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararla terör örgütü PKK Irak’ta yasaklı hale geldi (Ankara Irak’ın parlamentodan alacağı bir kararla PKK’yı terör örgütü olarak tanımasını istiyor. Ancak Bağdat’ın Tahran’ın telkinleri nedeniyle bu adımı atmaya henüz hazır olmadığı söyleniyor.) Irak heyeti önümüzdeki günlerde yine Ankara’ya gelecek ve mutabakat zaptının güvenlikle ilgili kısımları birlikte yazılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nisan ayında gerçekleşmesi planlanan Bağdat ziyaretinde mutabakat zaptının imzalanması bekleniyor.

Kalkınma Yolu, iki ülke diyaloğunun ana tutkalı. Irak’ın istikrar ve ekonomisine büyük bir katkı sağlaması beklenen, Türkiye’yi önemli bir transit geçiş merkezi yapacak projeye ilgi büyüyor. Birleşik Arap Emirlikleri projenin hızlı bir şekilde hayata geçirilmesinden yana. Yeni Şafak’ta okudunuz. Suudi Arabistan da projenin bir parçası olmak istiyor.

Bu projenin Talabani’nin Süleymaniye’sini pas geçeceğin daha önce yazmıştık. İran da projenin dışında kalmak istemiyor. Tahran’ın “Kalkınma Yolu İran’dan geçsin” görüşünü dile getirdiği söyleniyor. Bu talep ne ekonomik ne de lojistik açıdan uygulanabilir değil. Ancak Bakan Fidan’ın söylediği gibi “Ekonomik ve güvenlik boyutlarına İran da dahil olabilir.” Bu arada Tahran’ın, kalkınmış ve istikrar kazanmış bir Irak’ın kendisine de sayısız yarar sağlayacağını görmesi gerekiyor.

Yazar: Yahya Bostan