Bölgesel savaşta yeni tırmanış

Bölgesel savaşta yeni tırmanış

Ürdün’deki üç Amerikan askerinin İran yanlısı milisler tarafından İHA saldırısıyla öldürülmesi şiddeti giderek artan bölgesel savaşta yeni bir tırmanış başlattı. 7 Ekim’den beri bölgesel savaş kaygılarının artık anlamsızlaştığını yazmıştık. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Gazze’deki savaşı bölgeye yayma ve ABD’yi İran’la çatışmanın içine çekmeye çalıştığını da belirtmiştik. Ürdün saldırısıyla bu çabaların kısmen başarıya ulaştığını söylemek mümkün. Son bir haftadır ABD’nin bölgede farklı hedeflere yaptığı askeri operasyonlar buna işaret ediyor. Seçim senesinde İran karşısında zayıf görünmeye tahammülü olmayan Başkan Biden’ın bir yandan da bu tırmanışı kontrol altına tutmak istediği açık.

“İRAN’A SALDIR!” ÇAĞRILARI

Ürdün saldırısının hemen sonrasında Cumhuriyetçi siyasetçiler ‘sert cevap’ çağrısında bulunurken bazıları da Biden’a İran’ı doğrudan hedef alma konusunda baskı yapmaya çalıştı. Senato Azınlık lideri Mitch McConnell sadece vekillerini değil İranlı sponsorlarına ağır maliyet ödetmek gerektiğini söylerken, Senatör Lindsey Graham de İran’ın içinde sonuç alıcı şekilde hedeflerin vurulması çaprısı yaptı. Senatör Tom Cotton hem Ortadoğu’da hem İran’da saldırı çağrısı yaparken bunu yapmadığı takdirde Biden’ın başkomutanlığı haketmeyen bir korkak olduğunun tescilleneceğini söyledi. Senatör John Cornyn de İran’ın Devrim Muhafızları’nın ve Kudüs Gücü’nün hedef alınarak Tahran’ın vurulması gerektiğini söyledi.

Başkan Biden saldırıya ABD’nin seçeceği hedeflere gene kendi seçeceği bir zamanda karşılık vereceğini söylemesine rağmen siyasilerin ve kamuoyu baskısının etkisiyle geçen hafta Irak ve Suriye’de 85 farklı hedefi vurduğunu açıkladı. Beyaz Saray Ürdün saldırısına cevaplarının bu saldırılardan ibaret olmayacağını ve haftalar hatta aylarca sürebileceğini söyledi. Yönetim bu açıklamlarla İran’ı hedef almadığı ve dolayısıyla caydırıcı bir cevap veremediği eleştirilerinin önünü almaya çalıştı. ‘Ortadoğu veya dünyanın herhangi başka bir yerinde’ savaş istemediğini ancak Amerikalılara saldırılara cevap vereceğini söyleyen yönetim, bu söylemine rağmen uzun vadeli bölgesel bir savaşın içinde olduğunu kabullenmiş görünüyor.

ABD’nin operasyonlarına Irak hükümetinden gelen tepki, Bağdat’ın Washington’la Tahran’la arasındaki bölgesel savaşın arasında kalmaktan ne kadar rahatsız olduğunu tekrar gösterdi. Kataib Hizbullah’ın sürpriz bir şekilde Irak’ta operasyonlarına son verdiğini açıklaması ise İran’ın Amerikan saldırılarını fırsata çevirerek Bağdat’ı tekrar yanına çekmeye çalışma çabası olarak görülebilir. İran’ın Amerika’nın açıklamalarına benzer şekilde savaş istemediği ancak saldırı olursa karşılık vereceği şeklindeki açıklamaları her iki tarafın kontrollü gitmek istediğine işaret ediyor. Biden yönetiminin İran yanlısı milislerin askeri kapasitelerini azaltmaya odaklandığını söylemesi ve saldırılarda İranlı üst düzey komutanların hedef alınmaması, Tahran’a tırmanışın kontrolden çıkmaması gerektiği mesajı olarak okunabilir.

SAVAŞIN GENİŞLEME POTANSİYELİ

Ürdün saldırısına verilen cevabın Irak ve Suriye’de verilen cevapla sınırlı kalmadığını gördük. Yemen’deki Husi hedeflerinin de vurulması, Husilerin Kızıldeniz’deki füze saldırılarının küresel ticareti çok daha maliyetli hale getirmesini engellemeye matuf görünüyor. Ocak ayında Süveyş Kanalı’nın gemi geçiş gelirlerinin yarı yarıya düşmesi bu operasyonların yoğunlaşmasında etkili oluyor. Ancak Biden yönetiminin İran’ın vekillerine karşı güç gösterisinde bulunma çabası da denklemin bir parçası olarak okunmalı. ABD ve İngiltere Husilere karşı operasyonlarına devam ederken, İran’la bölgesel çapta devam eden vekalet savaşı dinmedikçe Kızıldeniz’deki tansiyonun düşmesi mümkün görünmüyor. Bölgesel savaşın Kızıldeniz ayağının uluslararası ticaret maliyetlerini artırması, emtia fiyatlarındaki enflasyonu da körüklüyor. Başkan Biden’ın seçime giderken enflasyonun düşmesine ihtiyacı var ancak İran’la yürüttüğü kontrollü bölgesel savaşın ürettiği ekonomik maliyeti sınırlaması kolay olmayacak.

Biden yönetiminin Ürdün saldırılarına verdiği cevap ABD’yle İran arasındaki bölgesel savaşta yeni bir tırmanış döneminin habercisi olsa da her iki aktörün de bu süreci kontrollü götürmek istediği anlaşılıyor. Çatışmanın Hizbullah’ı içine çekecek şekilde genişlemesi Netanyahu’nun tercihi olsa da böyle bir senaryonun kontrollü götürülmesinin mümkün olmayacağı açık. Hizbullah’ın İsrail’le savaşa girmesi İran’ın Lübnan’daki vekili ve müttefikini korumak için devreye girmesi anlamına gelecektir. Bu senaryo Lübnan’ın tam bir kaosa sürüklenmesi ve ABD-İran ‘kontrollü bölgesel savaşının’ kontrolden çıkması anlamına gelir. Biden’ın bu senaryodan kaçınmak istemesine rağmen yeni saldırılar olursa İran’a daha sert cevap verilmesi yönündeki kamuoyu baskısına ne kadar dayanacağı şüpheli.

Yazar: Kadir Üstün