Son dakika

Az yiyen, çok yiyene kızar

Nasreddin Hoca, yanına oğlunu alarak zengin bir kişinin davetine gider. O dönem yıllar süren kıtlık sebebiyle ciddi ölçüde fakirlik vardır. Sadece zenginlerin durumu iyidir. Halk arasında yeterince yemek bulamayanların zayıflayıp hasta düştüğü, hattâ gıdasızlıktan öldüğü bilinmektedir.

Moğol istilasını da akılda tutmak gerekir.

Aynı dönemde yaşayan Yûnus Emre’nin buğday almak için öküzlerini arabaya koşarak Hacı Bektaş Veli’ye gittiğini hatırlayalım.

*

Hoca ile oğlunun gittiği davette zengin bir sofra kurulur. Hocamız çala kaşık girişir. Fakat oğlu yemek arasında bardak bardak su içmekte, Hoca da ona ters ters bakmaktadır. Hemen orada müdahale edemez çünkü sofra etrafında başkaları da vardır.

Dışarı çıktıklarında Hoca oğluna bir tokat patlatır.

“Niye karnını suyla doldurdun. Bulmuşken bol bol yemek yemeliydin. Bir daha nerede ne zaman bulacaksın böyle sofrayı?”

Oğlu der ki “Daha fazla yemek yiyebilmek için arada su içtim.”

“Nasıl?”

“Suyu ittirgeç olarak kullandım. Daha çok yemeğe yer açmak için.”

Hoca bu sefer bir şamar daha yapıştırır.

“Bana niye söylemedin?”

*

Yiyenler arasında bazıları fazla götürür. Bu her zaman böyledir.

Az yiyenler onlara imrenir, mümkünse taklit eder, aynı yöntemleri kullanmaya çalışır.

Tabii, taktiği anlayabilirse, şartlar elverirse.

Aksi hâlde sonradan arada maraza çıkabilir. Bazıları itiraz eder, şikâyet eder, iş büyür. Moğol istilası veya kıtlık olması şart değildir.

Bahsettiğimiz durumun örnekleri günümüzde de mevcuttur. Esnafın kapıya astığı küçük tabeladaki gibi: Çeşitlerimiz içeridedir.

TERLİK, SİLAH SAYILMIŞ

Olay Denizli’de geçiyor. Babaanne ile torun arasında dışarı çıkma tartışması başlayınca kısa sürede tatlıya bağlanamamış. Bir türlü anlaşamamışlar. Uzayan tartışmayı sona erdirmek isteyen babaanne, ayağındaki terliğin birini çıkarıp toruna vurmuş.

Torun da ona elindeki telefonla vurmuş.

Sonrasının nasıl geliştiğine dair bilgi yok ama işin içine polisin ve mahkemenin karıştığını biliyoruz.

Babaanneye dört yıl hapis cezası verilmiş. Onaylanırsa 80 yaşındaki kadın hapse girecek.

*

Terliği silah kabul etmişler. Doğrudur. Terlik silah kadar etkilidir. Anne terliği gibi babaanne terliği, anneanne terliği de can yakar.

Terliklere dikkat etmek lâzım. Yeterince titiz davranılmazsa, şeytan doldurur.

Ayakkabılar da epeyce tehlikelidir. Terlikten daha fazla mermi alır. Hele ki çizmeler! Şeytan doldururken yorulur.

Telefonla babaannesine vurduğu için toruna niye bir ceza verilmediğini anlayamadık ama vardır bir bildikleri. Mahkemelerden daha mı iyi bileceğiz? Eğlenmek isteyenler, arada bir hukuku da kullanırsa kim ne diyebilir?

AKIL-FİKİR

Ameliyat sonrası dinlenme sürecindeyken Bahçeli hakkında çıkarılan dedikodulardan bahseden Taha Hüseyin Karagöz, evvelce seçim gecesi Muharrem İnce’nin Erdoğan tarafından kaçırıldığı iddiasını ve bir süre sonra İnce’nin canlı yayını arayıp “Adam kazandı, ne yapayım?” dediğini, ortaya abuk sabuk sözler bırakanların “şizofren olduğunu” söyleyişini hatırlattı ve şöyle dedi: “Allah bu kitleye akıl fikir versin.”

Bence akıl versin de fikir vermesin. Akıllı akıllı yerinde saysınlar, kenara tek başına düz koşu yapsınlar.

Bunların akıllı iken de üretecekleri fikir sakat olacaktır.

*

Durup dururken, dayanaksız şekilde söylemiyoruz. Gözümüzün önünde, örneği başka yerde görülmeyen bir yapı var.

CHP’de evvelce başa güreşen iki isim ayrılarak kendi partisini kurdu. Mecburiyetler karşısında istifa ettiler.

Biri Bülent Ecevit, diğeri Muharrem İnce.

Ecevit iktidar da oldu üstelik.

Bu nasıl bir partidir ki en lâyık olanları alaşağı etmeyi marifet sayıyor?

Garip bir bünye.

Yazar: Mehmet Şeker