8 Şubat 2025 Cumartesi… Arka arkaya iki kısa haber basına yansıdı. Birinci haber Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İranlı mevkidaşı A. Arakçi ile yaptığı telefon görüşmesiydi. Rutin bir haber gibi görünebilir. Ancak tam bir saat sonra yansıyan ikinci haber gazetecilik sezgilerime yön veren alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Buna göre MİT Başkanı İbrahim Kalın Tahran’a gitmiş, İran İstihbarat Bakanı İ. Hatib ve Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri A. E. Ahmediyan ile bir araya gelmişti. Aynı gün yaşanan bu iki gelişme neyin habercisiydi? Araştırdım. Son dönem Türk-İran ilişkileriyle ilgili ilginç bilgi ve analizlere ulaştım. Anlatacağım ama önce yaşananların arka planına ilişkin birkaç parametreyi vurgulamam gerekiyor.
***
Bir. Türkiye ve İran, iki komşu, devlet ve halktır. Dostluğu ve iyi ilişkileri muhafaza etmek iki ülkenin de çıkarına. Öte yandan, ortada yüz yıllara sari bir rekabet var. Rekabet iyidir. Gözetilmesi gereken ince çizgi ise şudur: Ulusal güvenliğe tehdit, düşmanlık doğurur.
İki. İran, iki önemli konuda tarihin yanlış tarafında durdu. Karabağ’da Müslüman bir halkın topraklarının gasp edilmesini askeri, ekonomik ve siyasi olarak destekledi. Suriye’de ise, bu topraklara yabancı, zalim bir ideolojiyle (Baas) beslenen Esad’ı, kendisine stratejik müttefik olarak seçti. ABD’nin Irak işgali, İran’a, Irak-Suriye-Lübnan hattındaki direniş eksenini oluşturması fırsatını verdi. Suriye’deki Baas ideolojisinin “direniş ekseninin kilit taşı” haline gelmesi ironiktir. Ama aynı zamanda reelpolitik.
Üç. Karabağ’da Azerbaycan zaferi İran’a zemin kaybettirdi. 7 Ekim sonrası bölgesel değişim İran’ın etkisini zayıflattı. Esad’ın devrilmesi İran’ın on yıllardır kurmaya çalıştığı direniş eksenini yıktı. Bu süreç İran’ın, pozisyon değiştirmesi ve bölge istikrarını desteklemesi için bir fırsattı. Ancak bu fırsatın değerlendirilmeyeceği anlaşılıyor.
Dört. İran’ın dini lideri Hamaney, halkın yeni Şam’a karşı direniş başlatacağını öngördüğünü söylemişti (25 Aralık). İran Dışişleri Bakanı da “Erken sevinmeyin” uyarısı yapmıştı. Geçtiğimiz günlerde Suriye ordusu ile Lübnan Hizbullah’ı arasında sınır çatışması çıktı. Esad’ın aranan adamları da, Şam’ı yıpratmak için silahlı gruplar oluşturmaya başladı. İsrail’in planının Ahmet Şara’yı devirmek olduğunu, aynı amacı PKK’lı teröristlerin, yarı resmi İran haber ajansı Mehr’de ifade ettiğini yazmıştık (Bakınız, ABD Suriye’deki O Kamptan Çekildi, 4 Şubat).
Beş. ABD Başkanı Trump, İran’a maksimum baskı kararnamesi imzaladı. İsrail, İran’ın nükleer kapasitesini hedef almak istese de Trump bundan uzak duruyor. Nükleer müzakerelere kapı araladı.