Son dakika

Raporları gördüm: Mavi Vatan tehlikede

Bir dostum demişti ki.. "ABD, bölgede sivrilen bir aktör olduğunda onu İsrail’le dengeler.” İran’ın bölgede başına gelenler biraz bunun, biraz da Suriye’de ortak olduğu suçların sonucudur. Bölgedeki İran ve Rus etkisi kırıldı. Geriye yumuşak gücünü artıran Türkiye kaldı.

Nagel Komitesi’nin İsrail hükümetine sunduğu “Türkiye ile sıcak çatışmaya hazır olun” içerikli rapor zamanlama açısından manidardır. Mesele Türkiye etki alanının Suriye’ye, Lübnan’a, İsrail sınırına inmesidir. Lübnan Başbakanı Mikati’nin “Önce Allah’a, sonra, dostlarımıza, özellikle de Türkiye’ye güveniriz” mesajı bunun alt kırılımıdır. Bundan sonrası artık Türkiye-İsrail bilek güreşidir.

İSRAİL TÜRKİYE’YE SALDIRABİLİR Mİ?

Türk devlet geleneği kadimdir. Türk toplumu dinamik, dünya ile iç içedir. Ekonomik sorunlara rağmen, Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası bir trilyon doları aşmıştır. TSK, bölgenin -ABD’den sonra NATO’nun- en güçlü ordusudur. Muharebe tecrübesi tartışılmaz. Savunma sanayiinde bağımsızlık önemli ölçüde yakalanmıştır. Türk diplomasisi titizdir. Haklarını savunur, uluslararası hukuk ve meşru çizgiden sapmaz.

Bu yüzden Türkiye, İsrail’in diş geçirebildiği aktörlere benzemez. Bir İran da değildir. İsrail’in Türkiye ile sıcak çatışma ihtimalini tartışıyor olması Türkiye’yi gözüne kestirmenin verdiği cesaretten değil, Ankara etkisini sınırlarında hissetmenin doğurduğu korkudandır (İsrail Savunma ve Dışişleri Bakanlarıyla Genelkurmay başkanı Türkiye konulu güvenlik toplantısı da düzenlemiş.) İsrail Türkiye’ye saldıramaz. Ama Türkiye’yi şeytanlaştırmak için elinden geleni yapar. Türkiye’ye zarar vermek için kendi düşmanıyla yatağa girer. Koalisyon kurar. Finansal kuklaları harekete geçirir. Bunların hepsini önümüzdeki günlerde tecrübe edeceğiz. Hazırlıklı olmalıyız.

MAVİ VATAN’DA GÖVDE GÖSTERİSİ

Bu gelişmelerden Atina da rahatsız. Sebep, Türkiye’nin Suriye ile Deniz Yetki Alanları Anlaşması yapma ihtimali. Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu’nun “Günü geldiğinde ilgili kurumlarımız vaziyet alacaktır” ifadesi Atina ve Tel Aviv’in dikkatinden kaçmadı. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog dün Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) gitti. İki gün önce GKRY lideri Christodulides ile Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Kahire’de Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüştü (Sisi aradadır. Eylül ayında da, Ankara’yı ziyaret etmişti. Al Ahram Gazetesi “Türkiye-Mısır yakınlaşması Kızıldeniz, Doğu Akdeniz, Libya ve Gazze’yle ilgili” demişti.) Dışişleri Bakanı Fidan da iki gün önce KKTC’deydi.

Böyle bir konjonktürde, Türk donanmasının Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’de, 90 gemi ve 50 hava aracıyla düzenlediği Mavi Vatan-2025 tatbikatı tesadüf müdür? Muarızlar tesadüf olarak okumaz. Bu onlara göre gövde gösterisidir (Yunan medyasına bakınız.)

MARMARA, MAVİ VATAN DEĞİL Mİ?

Buraya kadar yazılanlar uluslararası ilişkiler konusudur. Şimdi bambaşka bir konuya dikkatinizi çekeceğim. Mavi Vatan konusunda çok hassasız. Ama aynı hassasiyeti denizlerimizde göstermiyoruz. Oysa bu konu Doğu Akdeniz’de tezlerimizi savunmak kadar önemlidir. (Alarm zili çalan nüfus konusuyla beraber) Kırmızı Kitap’a girse yeridir. Denizlerimiz ölmektedir.

Bakınız, 2021 yılında Marmara Denizi’nde büyük bir felaket yaşandı. Deniz müsilajla kaplandı. Bunun en önemli sebebi (iklimsel etkiler hariç) kentsel, endüstriyel ve tarımsal kirlilikti, bunun yol açtığı sudaki azot ve fosfordu.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum süreçle yakından ilgilendi. Müsilaj temizlendi. Daha sonra, yeniden ortaya çıkmasın diye tedbir alındı, eylem planı oluşturuldu. Bakanlık, 2022’de, Marmara’ya komşu, aralarında İstanbul ve Bursa Büyükşehir Belediyelerinin de olduğu yedi il yönetimine dedi ki: “Herkes ileri atık su arıtma tesisini kuracak. Hatta bu tesisler önümüzdeki üç yılda bitecek.” Bu süre önümüzdeki günlerde tamamlanacak. Peki, elde ne var? Sıfır.

ÜÇ YIL BOŞA GEÇMİŞ

Çünkü belediyeler sorumluluğunu yerine getirmemiş. Biyolojik arıtma tesisleri kurulmamış. Bakanlık tespit etti: 2021 yılında ileri biyolojik atıksu arıtma hizmetinde yüzde 51’lik oran bugüne kadar sadece yüzde 0,7 artmış.

Belediyeler çalışmayınca müsilaj yeniden baş gösterdi. Çevre Bakanlığı bunun üzerine Marmara genelinde denetim ve izleme çalışmasını yoğunlaştırdı. Su ve derelerden numune alınıyor. Denizdeki kirlilik ölçülüyor. Denetim çalışmalarına Sahil Güvenlik Komutanlığı dalgıç ekibi de katılıyor. Yapılan denetimler günlük olarak bakanlığa raporlanıyor. 7 ve 8 Ocak tarihli denetim raporlarına göz atma fırsatı buldum. Sahil Güvenlik Komutanlığı dalgıç ekibinin görüşleri de raporlara yansımış. Yorumsuz aktarıyorum:

MÜSİLAJ YÜZEYE ÇIKTI

“İkiz Kayalar’da 7-17 metrede müsilajla karşılaşıldı. Güzelyalı önlerinde dipte deniz çayırları müsilajla kaplı. 5-17 metrede müsilaj görüntülendi (Dünyanın önde gelen sualtı fotoğrafçısı Tahsin Ceylan ısrarla anlatır: Deniz çayırları çok önemlidir çünkü soluduğumuz oksijenin önemli kısmını onlara borçluyuz. Y.B.). Tavşan Adası çevresinde 18-20 metrede, Seyitgazi Tepesi çevresinde 18 metrede müsilaj görüntülendi. Saha çalışmaları sırasında deniz içerisinde ipliksi oluşumlar görüldü. Aynı zamanda deniz yüzeyinde bir hat şeklinde müsilaj varlığı gözlemlendi.”

“Tehlike derinden geliyor” diye yazacaktım ama bu tespitlerin son cümlesi müsilajın yüzeye çıktığını da gösteriyor. Mavi Vatan’a sahip çıkıyoruz, önemli. Peki, denizlerimiz ne olacak?

Yazar: Yahya Bostan