İkinci Doğu Seferimiz oldukça verimli geçti. Büyük bir manevî haz aldık. Kalpleri fethettik, yüzümüz güldü, kardeşliğimizin nasıl pekiştirilebileceğinin ipuçlarını yakaladık, adım adım iz sürerek geleceğimiz adına ümitvâr olmamızı sağlayacak yol haritasını gösteren muazzam bir kültürel ve entelektüel kazı yaptık bir grup inanmış ve adanmış güzel kardeşimle birlikte.
Samsun’dan Muharrem Kartancı, Bitlis’ten Mücahit Kumandaveren, Diyarbakır’dan Mustafa Yoldaş, Malatya’dan Yusuf Karakuş ve Bingöl’den Seyfullah Yiğit kardeşlerimle unutulmaz bir seyahat gerçekleştirdik Bingöl’den Muş’a, Van’dan Tatvan’a, Bitlis’ten Siirt’e kadar ülkemizin medreseler havzası olarak adlandırılabilecek bölgesine.
MEDRESELER VE İSLÂMÎ KÜRT KORİDORU
Bitlis ile Siirt bölgenin hatta ülkemizin ilim, irfan ve hikmet birikiminin kök saldığı, oradan medresenin, tasavvufun bölgeye ve ülkemizin diğer bölgelerine dalbudak saldığı iki güzel ve özel şehri. Bitlis’teki Norşin medreselerini birkaç ay önce ziyaret etmiş, tadı damağımızda kalan unutulmaz ziyaretler yapmış, sohbetler gerçekleştirmiştik.
Bu kez de Bitlis’teki Ohin medreseleri ile Siirt’teki Tillo ve Zukayd medreselerini ziyaret ettik.
Bu yolculuğumuzda önce Bingöl’deki Şeyh Ahmet Medresesi’ne uğradık, bir Hasbihal yaptık.
Biz ziyaretlerimizi gerçekleştirirken, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizin diğer şehirlerindeki, özellikle de Diyarbakır’daki medreselerinden ve müderrislerinden telefon üstüne telefon aldık, medreselerini ziyaret etme sözü verdik önümüzdeki Malavi ve Özbekistan seyahatlerinden sonra.
Cumartesi sabah, Ohin medresesinde müderrislerle kahvaltı yaptık. Molla Seyda Fethullah Ayte ve Mehmed Said Ekmen hocalarımızla medreselerin bölgenin İslâmî kimliğinin ve Ehl-i Sünnet omurgasının inşasında ve korunmasında gördüğü vazgeçilmez tarihî role ve bu rolü nasıl yeniden diriltebileceğimize dâir nefis bir müzakere ve mütalaa gerçekleştirdik.
Medresenin nadir elyazması kitaplarının bulunduğu kütüphanesini ziyaret ettik. Burada Seyda bize ürpertici bir laiklik zulmü hikâyesi anlattı: “Medresenin kütüphanesinin bulunduğu yerin altında bir mağara vardı, biz medresenin önüne talebeleri bekçi olarak dikiyorduk, jandarma geldiğinde hemen talebelerle mağaraya sığınıyorduk. Jandarma Kur’an eğitimine bile izin vermiyordu. Bir jandarmayı görünce ödümüz patlıyordu.”
Benzer bir hikâyeyi ismini vermeyeceğim bir şehrimizin Ticaret Odası başkanı da anlattı, bunu anlattığım başka insanlar da.
Meğer CHP nasıl büyük zulümler yapmış bu bölgede. O İstiklal denilen köleleştime mahkemelerinde nasıl büyük zulümler yapmış! Ne ürpertici zulüm hikâyeleri var öyle!
Ohin Medresesi’ndeki talebe kardeşlerimizin zeki, çalışkan ve şuurlu olmaları dikkatimi çekti; bize gösterdikleri teveccüh de çok şaşırttı; benzer bir teveccühü Molla Burhaneddin Hocamızı ziyaretimizde de gördük. Bütün dertli, hasbî, güzel medrese talebesi kardeşlerime kalbî teşekkürlerimi iletmek isterim.
Siirt Tillo’da Seyda Molla Burhanettin Hocamızı Mücahidiyye Medresesi’nde akşamın ilerleyen saatinde 23.00’e doğru ziyaret ettik.
Molla Burhaneddin, 95 yaşında günde 10 saat ders veriyormuş! Muhteşem bir dinamizm, örnek alınacak, nefis bir davranış bu! Edebin ilimden önce geldiğini veciz ifadelerle anlattı Molla Burhaneddin o akşam.
Bizi görünce kendisinin de talebelerinin de gözleri ışıdı, çok sevindi, çokça dualar etti Molla Burhaneddin çalışmalarımızdan ötürü bize. Biz de günümüzün manevî mimarlarından bir âlimi ve medresesini ziyaret etmekten büyük manevî haz aldık.
Son gün, havaalanına gitmeden önce Kurtalan’daki Zukayd Medresesi’ni ve Seyda Molla Sıbğatullah Sevgili’yi ziyaret ettik. Dedesi Molla Halil’in yazdığı, kendisinin özenle bastırdığı Arapça tefsiri imzaladı ve hediye etti.
Doğu ve Güney Doğu’nun sorunlarını, medreseleri ve bu güzel, mazlum âlimleri hiçe sayarak çözemeyiz. Bu mümkün değil.
Kürtlerle Türklerin kardeşliğinin en güzel kaynaklarından biri bu İslâmî geleneğin en güçlü birleştirici unsuru âlimler ve medreselerdir.
CHP VE PKK: İSLÂMSIZ TÜRKLÜK VE İSLÂMSIZ KÜRTLÜK PROJELERİ
PKK Kürtlerin, CHP de (Türkiye’nin ve) Türklerin İslâmî kimliğinin yok edilmesi için mücadele ediyor. CHP’nin vazifesi, Türkiye’nin ve Türklerin İslâmî kimliğini yok etmek, PKK’nın, HDP’nin ve uzantısı örgütlerinin vazifesi ise, Kürtlerin İslâmî kimliğini, birikimini ve köklerini kurutmak.
Devamı https://www.yenisafak.com'da
Yazar: Yusuf Kaplan