Seçimin küresel sonuçları!..

Seçimin küresel sonuçları!..

28 Mayıs gecesinden itibaren Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tebrik sırasına giren ülkelerden hangilerinin samimi, hangilerinin dişlerini gıcırdatarak ‘demokrasi kazandı’ dediklerini biliyoruz…

Seçim sonuçlarının Türkiye’nin dünya ilişkilerini yeniden düzenleyeceği açıktır. Erdoğan’ın seçim ertesi, “Küresel gelişmelerin bozduğu dengeler yeniden kuruluyor. Türkiye’nin bu tabloda çok çok farklı bir gücü olacak” sözlerinin anlamı budur…

Somut örneği ABD Başkanı Biden’ın tebrik telefonunda görüldü.

Nitekim Biden-Erdoğan ‘kutlama’ görüşmesinde hem F-16’ların hem İsveç’in NATO üyeliğinin karşılıklı dile getirilmesi, ‘haftaya devam edeceğiz’ denmesi, “kerhen ilerlemeyi” gösteriyor. İkili ilişkilerin merkez üssü ise Ukrayna olacaktır…

ABD ARTIK TÜRKİYE’Yİ YABANCILAŞTIRAMAZ…

Seçim sonuçlarının Türk dış politikasındaki üst başlığı budur. Ukrayna savaşının geldiği noktada Washington, Ankara’yı eskisi gibi görmezden gelme lüksüne sahip değildir…

İleri götürelim; Rusya-ABD-Türkiye üçgeninde stratejik el Ankara’dadır. Alt-üst başlıkları çok ama ana vektör budur.

Bu kıymetlendirme, transatlantiğin Avrupa yakasında da aynı güçte hissedilecek. Londra-Paris-Berlin’in sıcak mesajlarla Erdoğan’ı hemen davetleri bu baptandır. Fakat yönü farklı olabilir. Örneklendirelim; Çin, Ukrayna savaşında ayrı kulvar açtı ve Avrupa’yla ‘ilişki’ kurmayı başardı.

UKRAYNA’DA TÜRK-ÇİN REKABETİ/İTTİFAKI?!

ABD’nin canını sıkan bir ihtimal burada; Ukrayna’da barış için Çin ve Türkiye ön alıyor. Bu rekabet olarak da tezahür edebilir, fiziken görünmese de ortaklık da içerebilir. Rusya’nın bunu beslemesi durumunda iyice garip bir hal ortaya çıkabilir…

Saha gerçekliği de tabloya eklendiğinde, örneğin Bahmut’ta yaşananlar ile Kiev’in beklenen ‘büyük taarruzun” eşiğinde Ankara’nın rolü yukarıdaki “çok çok farklı güç”te yerini buluyor. Yani transatlantik ittifak, ABD-Türkiye ilişkilerinin birinci sırasında olacak.

Buradan da NATO’ya geliyoruz; Temmuz’da Vilnius’ta gerçekleşecek NATO liderler buluşması Ukrayna/İsveç/Pasifik konusunda Türkiye’yi daha çok düşündürmeli.

Tek konuya, ABD özelinde seçim sonuçlarının nasıl dalgalanmalar yaratacağına -o da kısmen- değindik. Haftalar içinde bu dalgaların sayısı hem artacak hem yükselecek.

KILIÇDAROĞLU& ORTAKLARI KAZANSA, İSVEÇ ANLAŞMAYI YIRTACAKTI…

İsveç, eğer Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı kazansaydı, üçlü NATO mutabakatını yırtacaktı. AB, Türkiye’yi eski konumuna zincirleyecekti. Şimdi de tesellileri var; Avrupa’nın birçok ülkesi Ankara’nın AB’den uzak durmasından memnun.

Amerikan Newsweek, “Türkiye’de seçimleri Putin kazandı” diye yazdı. Seçilmiş Cumhurbaşkanı’na yine diktatör kıyafeti biçme terbiyesizliği olarak da yorumlayabilirsiniz

ya da “en çok Rusya’ya yaradı” diye.

Aslında itiraf sayılır; “Kılıçdaroğlu&Ortakları kazansaydı, Amerika/AB kazanmış sayacaklardı” anlamına gelir…

Sonuç olarak Türkiye önemli handikapı atlattı ve şimdi onlar benzer süreçleri yaşayacaklar. Biden Amerika’sını artık seçim sürecine girmiş sayabiliriz. Ciddi ekonomik açmazları ve Ukrayna gibi sandıkları etkileyecek gündemleri bulunuyor.

Tazelenmiş Ankara’nın Fransa, Almanya ve İngiltere ile ilişkilerinde nasıl değişiklik olacağı da merak konusu. Biz aramızda 28 Mayıs tartışmalarının suyunu içerken, Avrupa şunu görüyor; kendi kıtalarında emsali asla görülmeyecek katılım oranı ve asla bir Avrupalı lidere nasip olmayacak on milyonlarca destek oyu.

“Denge”nin tarifi Ankara’ya ve Batı’ya göre değişiyor. Türkiye için “denge”, adil ve eşit ilişkileri betimliyor. Batı içinse “Batı’dan uzaklaşma” olarak. Batı’ya ilişik olmayan Türkiye o demek. Bu yüzden “güçlü el-yeni denge” tarifi de yapılmalı.

AJANDA…

28 Mayıs’a yürürken içeri çok kapandık. Dışarının ‘içindekiler’ bölümünü yenilememiz gerekiyor. Şimdilik başlıklarıyla tabii…

Bir, Kremlin’e yönelik İHA saldırısının ardından yaklaşık 250 kişilik bir grubun tanklarla Rus sınırını geçip kasaba işgal edecek kadar (Belgorod) ileri adım atması. Bu, ABD operasyonu. Bahmut’taki gelişmeleri dengelemek için yapıldı.

İki, Rusya’nın Belarus’a nükleer silah yerleştirmesi. Stratejik açıdan Rusya-Batı kavgasının en ileri adımlarından biriydi ama taktik açıdan yukarıdaki adımların cevabıydı.

Üç, “Almanya ‘resesyona’ girdi” haberleri bizim basına kadar yansıdı. Yılın ilk çeyreğinde GSYİH verilerine göre ekonomik büyüme negatife dönüştü ve daraldı. AB’nin ekonomik lokomotifinde çekiş azalması ABD’deki nakit sıkıntısı gerçeğiyle buluştu.

Dört, geçtiğimiz hafta içinde iki önemli küresel toplantının biri “Avrasya Ekonomik Birliği Liderler Zirvesi”ydi. Moskova’daki zirve kritik görüşmelere sahne oldu. İçinden çekeceğimiz önemli sayfalar olacak.

Beş, İran’ın, “Avrupa’ya doğalgaz ihraç edersek, bu, Türkiye üzerinden olacaktır” açıklaması. Düşünelim!

Altı, Çin’in Avrasya Özel Temsilcisi’nin Ukrayna özelinde Avrupa başkentlerine yaptığı ve son durağı Moskova olan ziyaretler ses getirdi. Amerikalılara göre Çin, Rusya’nın avukatı gibi davrandı ve barış için, Rusya’nın ele geçirdiği toprakların tanınmasını gündeme getirdi. Ardından da Moskova yeni şartlar masaya sürdü.

Yedi, Ukrayna gerçekten ‘büyük taarruz’ başlatırsa, dünya gündemini değiştirecek bir “an” yaratacak. Konsantrasyonu kaybetmemeliyiz. Bu, Balkanlar’a hemen sirayet edecek kıvamda. Kosova-Sırbistan odur.

Sekiz, İki hafta sonra Avrupa’da sıra-dışı bir “etkinlik” var; 25 NATO ülkesi, 10 bin asker ve 220 uçakla Batı ittifakı tarihindeki en kapsamlı tatbikat yapılacak.

Bu da kıvılcımdır.

Dokuz, İkinci büyük zirve G7’ydi. Buradan çıkan bir karar, Japonya’nın NATO içine -bir ofise- yerleştirilmesini içeriyor. Önemli. Türkiye NATO’da buna ne diyor?

On, Seçim ertesi ilk ziyaretler KKTC ve Azerbaycan’a yapılır. Bu sefer Erdoğan’ın Moldova’daki ‘Avrupa Siyasi Topluluğu’ zirvesine gitme ihtimali var.

Yazar: Nedret Ersanel