Sünnicilik-Alevicilik… Edepsizliğin ve yalancılığın dini de mezhebi de yoktur…

Sünnicilik-Alevicilik… Edepsizliğin ve yalancılığın dini de mezhebi de yoktur…

En zoruma giden şey; görüşlerimden dolayı eleştirilmem değildir. Tersine bundan memnuniyet duyarım. Zira eleştirinin zenginleştirdiğine inanırım.

En ağırıma giden iki şey vardır: Demediklerimden dolayı suçlanmam ve fikri bir tartışmada yeri olmaması gereken kişisel saldırılara muhatap olmam.

Her ikisi de fikren ve siyaseten zavallı olanların işidir.

PKK’lılıklarını ve ateist solculuklarını Alevicilik maskesi altında saklayanların şahsıma yönelik düşmanlıklarının sebebini anlatmama gerek yok. Onların beni düşman görmeleri ne umurumda olur ne de zerrece üzer beni.

Ama şunu bilirim: Düşmanlık da mertçe olmalıdır. Maskesiz olmalıdır.

İdeolojik-siyasi düşmanlıklarını hiç bir maskenin ardına sığınmadan mertçe yapanlara saygı duyarım. Lakin bu düşmanlıklarını Alevilik maskesiyle yapanların namertlik vadisinde bile yerlerinin olmadığına inanırım.

Bir de şunu bilirim: Edepsizliğin ve yalancılığın dini de mezhebi de yoktur.

SÜNNİCİLİK Mİ YAPIYORUM?

Hiç lafı eveleyip gevelemeden diyeyim: Sünniyim ama Sünnici değilim. Bugüne kadar mezhepçi bir anlayış içinde olmadım. Benim Sünnicilik diye bir dinim yok; İslam adında bir dinim var. Sünniliği İslam içindeki bir yorum var ekol olarak çok anlamlı ve değerli bulurum. Lakin İslam’ın Sünni yorumunu İslam’ın bizatihi kendisi, yani dinin kendisi olarak görmem. Alevileri de aynı dinin mensubu ve Alevilik yorumunu da bir bütün olarak dinin yorumu olarak anlamlı ve değerli bulurum.

Sünniliği ve Aleviliği dinin bizatihi yerine koyup kendi gibi yorumlamayanları dinden çıkmışlıkla suçlayan anlayışları da asla tasvip etmem.

Sünnilik içinde de farklı yorumlar eleştirilmiştir, Alevilik içinde de farklı yorumlar suçlanmıştır. Her iki ekole mensuplar hem birbirlerini çok sert eleştirmişlerdir hem de kendi ekolüne mensup olan kimi yorumlara karşı hiddetli olabilmişlerdir.

Diyeceğim o ki Sünnicilik-Alevicilik üzerinden aynı dine mensubiyeti yok edecek her türlü anlayışı reddettiğim gibi Sünnilik-Alevilik adına yapılan eleştirileri de anlamlı bulurum. Yeter ki hiç birimiz bir diğerimizi ötekileştirmeden/düşmanlaştırmadan bunu yapabilelim.

Mezhebini din yerine koyan fanatikler biliyorum bu sözlerimden rahatsızlık duyacaklar. “Mezhebi aidiyet” ile “mezhepçilik” birbirine karıştırılmaması gereken iki önemli ayrım noktasıdır.

PKK’LI/SOLCU ALEVİCİLİK, ALEVİLİĞE ZARAR

O Alevicilik maskesi takmış odağın şahsımı “Farklı toplumları devlet eliyle Sünnileştirme ve fetihçi zihniyetin temsilcisi” biçiminde takdim etmesi, bir hakikatın tahrifinden öte fikri-siyasi sefaleti içeren namertçe bir davranıştır.

Öncelikle ve önemlilikle belirtmek isterim ki ben herkesin kendisi gibi kalarak kendini özgürce geliştirebileceği çoğulcu ve özgürlükçü bir anlayışa sahibim. Bana göre devletin vatandaşlarına dayatacağı dini de ırkı da mezhebi de ideolojisi de olmamalıdır. Vatandaşların bu anlamdaki farklılıklarını tekleştirmeyi amaçlayan her türlü devlet anlayışına karşıyım. Devlet marifetiyle toplumun fethedilmesine yönelik her tür politikayı yanlış ve zararlı bulurum. “Biz farklılıklarımızla birlikte Türkiye’yiz!” mottosunu savunan biri olduğumu herkes bilirim. Yayınlanmış eserlerimi okuyanlar 90’lı yılların başından itibaren bunun teorik altlığımı çoklarından önce oluşturduğumu ve bu düşüncelerimi nasıl cesaretle savunduğunu bilir. Merak edenlere YEMYEŞİL ŞERİAT BEMBEYAZ DEMOKRASİ adlı kitabımı salık veririm.

PKK’cılıklarını/ateist solculuklarını Alevicilik kimliği üzerinden sürdürenlerin Alevilik inancıyla bağdaşmayan bu düşmanca anlayışları dolayısıyla Aleviliğe zarar verdikleri artık görülmelidir.

CEMEVLERİNE KARŞI MIYIM?

Güya ben şöyle demişim:

-“Cemevleri terör yuvasıdır.”

-“Ben buraya cemevi yaptım, devlet de buna ibadethane mi desin?”

-“Alevilerin yemeği yenir mi yenmez mi?”

Bu lafların hiç biri bana ait değil. Demediklerimi demişim gibi aktarıp suçlamada bulunmak yalancılığın da namertliğin de daniskasıdır.

Cevaplıyorum…

Geçen senelerde CNN Türk kanalında kimi sosyalist orjinli terör örgütlerinin Cemevlerini terör yuvasına dönüştürmek istediklerine vurgu yapmıştım. Bu sözlerim anında o malum odaklar tarafından “Cemevleri terör yuvasıdır” biçimine sokularak ahlaksızca çarpıtıldı. Defalarca böyle demediğimi/demeyeceğimi açıkladığım halde hala bu laf üzerinden konuşanlar sadece düşkün olabilirler.

Cemevleri Alevi vatandaşlarımızın ibadet ve ayin gibi ihtiyaçlarının da giderildiği mekanlardır. Alevi literatüründe geçen “Cem-i ayin”in ne olduğunu bilmeden Alevicilik taslayanların benim “ayin” dememi başka yöne çekmeleri cehaletin eseri değilse namertçe bir düşmanlığın dışavurumudur.

Alevilerin yemeği yenir mi yenmez mi sorusu aklımın ucundan dahi geçmez. Benim en kıymetli dostlarım Alevilerdir. Onların yemeğini de yerim onlar için gerekirse canımı da veririm. Ben de onlar için öyleyim. Biz aynı damarda akan kanız ve bir canız biz. Birbirimize de eşit nazarla bakarız.

Kendinden olmayan Alevilere ve kendisi gibi düşünmeyen Kürtlere gayrı-düşman gözüyle bakanların, herkese eşit nazarla bakılmasını salık veren Alevilik öğretisini yerle bir eden Alevicilikleri sahiden de Alevilik adına da, insanlık adına ciddi bir sorundur.

“İncinsen de incitme” diye salık veren yüce hünkarın adını kullananların dillerine ve tavırlarına bakınız hele!

“Cemevleri”, Alevilerin tarihinde varolan bir kurum değildir. Alevi kardeşlerimiz tarih boyunca inançlarını, ayinlerini ve ibadetlerini tekke, dergah vb. kurumlarda yapmışlardır. CHP’nin devr-i iktidarında dergah, tekke, ocak vb. kurumların yasaklanarak kapatılması haliyle yeni bir arayışa kapı aralamıştır. 1970’li yıllarda büyük şehirlere akan iç göç dolayısıyla Alevi vatandaşlarımız da adına Cemevleri dedikleri merkezler açarak kendi kültürlerini ve inançlarını ortak bir dayanışma bilinciyle yaşatmaya kalkmışlardır. Tanım olarak “Cemevleri”nin tarihsel bir kurum olmayıp yeni zamanlara ait bir tanımlama olduğunu söylemek, “Cemevleri uydurmadır” demek değildir. Birlikte Haber Global’de katıldığımız bir programda Murat Özer’in bu bağlamda dediklerini çarpıtarak sunanlar Alevicilik üzerinden başkaca bir düşmanlık siyasetini sürdürmeye çalışan zavallılardır. Bu çevrelerin Aleviliği İslamiyet’ten ayrı bir din, Cemevlerini de Alevilik dininin mabedi gibi sunmaları asla boşuna değildir. Dışarıda tezgahlanmış bir bölücü-düşmanlaştırıcı projenin elemanları olan odakların Alevilik iddiaları da Alevicilikleri de en başta Aleviliğe ve Alevilere büyük bir kötülüktür.

BİZİ BİLEN BİLİR, BİLMEYEN DE KENDİ GİBİ BİLİR

Kişiliğime yönelik haysiyet fukaralığından bile yoksun o iddialara kısaca cevap verip bitireyim.

Benim ezberlerim yok ama düşüncelerim var. Ömrüm okumakla geçti. Geçiyor. Düşüncelerine güvenen kim varsa hodri meydan. “Demokrasi kılığına girmiş amigo” tabiri tam da sizin gibi düşkünleri ifade ediyor.

Ben AK Parti yok iken de vardım. 80’li yılların ortasından beri de düşün, edebiyat ve medya alanındayım. 90’lı yıllarda da ekranlarda olan biriyim. Yani “İktidarın şımartıp medyaya saldığı bir zat” olmadığımı bilen bilir.

Hiç kimsenin konuşmaya cesaret edemediği dönemlerde 1985’te çıkardığım Girişim dergisinde ve 1990’lı yılların başlarından itibaren katıldığım tüm televizyon ekranlarında kendi kimliğime, yok varsayılan ve baskılanan İslami ve Kürt kimliğime nasıl yüreklice sahip çıktığımı herkes bilir. “Korkak devşirme” tanımı tam da üstünüze oturuyor. Amerikan’ın Kürdü/solcusu, Almanya’nın Alevicisi olan devşirmeler, kişiliksizlik vadisinde bile yeri olmayan kötücül yaratıklardır.

Yazar: Mehmet Metiner