Türkiye, Afganistan’ı nasıl görüyor?

Türkiye, Afganistan’ı nasıl görüyor?

G20 Olağanüstü Liderler Zirvesi’ne Vahdettin Köşkü’nden video konferans yöntemiyle katıldı. Erdoğan’ın liderlere yönelik konuşmasında Afganistan ile ilgili olarak Türkiye’nin en genel bakış açısının ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Erdoğan, "Kırk yılı aşkındır işgal dolayısıyla devam eden savaş ve iç savaşlar neticesinde Afganistan’da olağanüstü bir yıkım oluştu" diyor. Devam eden terör, göç ve yerinden edilme sorunu yeni yönetim için de önemli bir sorundur. Mevcut yönetimin yaklaşım tarzıyla ilgili olarak Türkiye’nin birtakım rezervleri bulunmaktadır. Göç ve yerinden edilme sorunu devam ettiği için Türkiye ve Avrupa ülkeleri tehdit altındadır.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Afganistan’daki durumu yakından takip ettiklerini belirterek “önümüzdeki süreçte bazı diğer dışişleri bakanlarıyla beraber Kabil’e gitmeyi” planladıklarını söyledi. Çavuşoğlu, bazı diğer dışişleri bakanlarına açıklık getirmeyi de ihmal etmedi. Bunların “dost ve kardeş bakanlar” olduğunun altı çizildi. Çavuşoğlu aynı konuşmada Türkiye’nin “Yeniden Asya” girişiminin bir slogandan ibaret olmadığını belirterek Asya’daki köklerimizi vurgulaması ve bu büyük kıtanın ekonominin merkezi olduğunu söylemesi dikkate değer bir husustur.

İki konuşma birbirini tamamlar niteliktedir. Sayın Erdoğan’ın sözleri en genel hatlarıyla Türkiye’nin Afganistan meselesini nasıl gördüğüne dair bir bakış açısı sunmaktadır. Buna göre Afganistan sadece bugünün sorunu değildir ve genel olarak Doğu ve Batı ilişkilerinin bir parçasıdır. Afganistan’daki savaş ve iç çatışmaların yol açtığı yıkım büyük bir göç ve yerinden edilme sorununu doğurmuştur. Bu sorun Türkiye’yi ve Batı’yı aynı anda tehdit etmektedir. Türkiye göç baskısına uzun süre tek başına dayanamaz ve sorunun Avrupa’yı tehdit eden boyutunun ortaya çıkmasını engelleyemez.

Erdoğan’ın tahlili ile ortaya çıkan durumu Avrupa’ya yönelik bir siyasî manevra olarak görmemek gerekir. Uluslararası ilişkilerin adalet temeli üzerine inşa edilmemesi göç olgusunun istikametini değiştirdi. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başları itibarıyla Avrupalı milletlerin diğer kıtalarda koloni oluşturma süreci zirveye ulaşmıştı. Birinci Büyük Savaş ile bu dönem sona erdi. Bu savaşla birlikte kolonilerden emperyal merkezlere doğru büyük göç dönemi başladı. Bu süreç farklı sebeplerle de olsa halen devam etmektedir. Avrupalıların farklı kıtalara göç etmesi ile ortaya çıkan sorunlar da Avrupalı bakış açısı ile ele alınmıştı. Bugün Avrupa’ya yönelen göç hareketlerinin ortaya çıkardığı sorunlar da Avrupalılar üzerindeki etkisi ile ele alınıyor. Hâlbuki isabetli tespitler ve çözüm açısından çok daha kuşatıcı bakış açılarına ihtiyaç olduğu açıktır. Bu bakımdan Türkiye’nin tahlil şeması önemsenmelidir.

Oldukça farklı örnekler olmasına rağmen Türkiye, dünyanın yalnız bıraktığı bir zamanda Somali’ye elini uzatmıştı. Kısa sayılabilecek bir zamanda Somali’de sonuç alındığı ve hatta bu ülkenin yeniden emperyalist devletlerin iştahını kabarttığı da bilinmektedir. Dolayısıyla Afganistan’da da kısa zamanda sonuç almak mümkündür. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bahsettiği “dost ve kardeş bakanlar” girişimi bu açıdan çok önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanı Afganistan’ın yeni yönetim hakkında dile getirdiği birtakım rezervlerin aşılması açısından “dost ve kardeş bakanlar” ile geniş bir katılımın önü açılabilir.

Yeniden Asya’nın bir slogandan ibaret olmadığının vurgulanmasını önemsemek gerekiyor. Çavuşoğlu, Türkiye açısından Asya’nın önemini ifade edebilmek için “köklerimiz, dost ve kardeşlerimiz, ekonomik merkez” kavramlarının altını çizdi. Türkiye’nin Asya politikasında altı çizilen kavramların da önemli olacağı anlaşılıyor. Bunlar romantik bir bakış açısına işaret etmez. Dolayısıyla ideolojik bir yaklaşımdan söz edilemeyeceğini söylememiz gerekir. Bu sebeple iki konuşmanın birbirini tamamladığını belirttik. Sorunun kaynağı tespit edilirken çözüm için gerekli olan nesnel dayanaklar da ortaya konulmuş. Asya’nın kalbi, Türk ve İslam coğrafyasının da merkezidir. Dünyanın huzur bulmasının da bu merkezin ihya edilmesiyle mümkün olacağını söyleyebiliriz.

Büyük devletlerin ve ülkelerin birtakım sorunlarla boğuştuğu dönemden geçiyoruz. Fakat Türkiye bunlardan farklı olarak birçok sorunla aynı anda uğraşmak zorundadır. Libya, Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak’ın kuzeyi, Kafkaslar ve Afganistan sorunlarının birbiri ile bağlantılı olduğunu görmemiz gerekir. Türkiye açısından, Afganistan’ın, büyük bir bütünün parçası olduğu çok açıktır.

Yazar: Selçuk Türkyılmaz