İngiltere ve ABD’nin birtakım Avrupa ülkelerini yanına katarak koloni ülke İsrail vasıtasıyla yayılmaya çalışması İslam coğrafyası açısından yıkıcı sonuçlar doğurdu. İsrail’in yıkıcı bir ideolojinin eseri olarak öne çıkması elbette yeni bir durum değildi. Fakat 1991’de yeni bir Haçlı Seferi olarak tanımlayabilece-ğimiz askerî saldırılar başladığında İslam’ın merkez coğrafyasının neredeyse tamamını hedefe koydukları anlaşılmıştı. Bu işgal ve istila bir dönem oluşturacak şekilde otuz yılı aşkındır devam ediyor. Bu durumu klasik Doğu ve Batı karşıtlığı içinde şekillenmiş bakış açılarıyla kavramak mümkün değildir. Daha kompleks bir durumla karşı karşıya olduğumuz çok açık. Özellikle 7 Ekim sonrasında yaşanan hadiseler ise bu gerçekliği görünür hâle getirmiştir. Fakat İngiltere ve ABD yayılmacı siyaseti şimdiye kadar İslam’ın merkez coğrafyasındaki yıkıcı etkileri göz önünde bulundurularak değerlendirildi. Bugün Avrupa ülkelerinde açıkça İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırganlık yabancı düşmanlığı ile birlikte yükselişe geçti. Bu, otuz yılı aşan bir sürede devam eden yeni Haçlı Seferlerinin çok daha geniş bir alanı etkilediğinin göstergesidir. Buradan İngiltere ve ABD koalisyonunun İslam’ın merkez coğrafyasında olduğu gibi Avrupa ülkelerinde de yıkıcı olaylara yol açtığı sonucunu çıkarabiliriz.
7 Ekim’de Filistinliler İsrail’in bütün saldırganlıklarına ani ve şok edici bir eylemle cevap verdiklerinde dünya siyasî dengelerini derinden sarsabileceklerini düşündüler mi bilmiyorum. Bu sorunun cevabını gerçekten bilmek isteriz. Fakat bundan bağımsız olarak dünya siyasî dengeleri hakikaten derinden sarsıldı. İspanya ile birlikte birkaç ülke hariç, belli başlı Avrupa ülkelerinin İsrail’in hiçbir değer ve kural tanımayan gayr-i ahlâkî saldırganlığına rağmen Siyonizm ideolojisine bağlılık göstermeleri oldukça önemlidir. Bu ülkeler başından beri hem Siyonizm’i hem de kuruluşundan itibaren İsrail’i desteklemişlerdi. Fakat 20. yüzyılda Siyonizm’e ve İsrail’e verilen desteği Yahudi tarihi bağlamında açıklayarak gerçekliği tahrif etmeyi başardılar. Şehit Yahya Sinvar ve adamları her şeyi göze alarak dar bir alana sıkışıp kalan oyunu bozdular ve bütün dünyaya Siyonizm’in ve İsrail’in nihai hedefini ve çirkin yüzünü gösterdiler. Soykırım gibi insanlık suçlarının anlık bir hadise olmadığı, Filistinlilere yönelik yok etme ve topraksızlaştırma politikalarının sistemli hâle getirildiği anlaşıldı. Eğer Filistinliler bir yılı aşan bir süre direnmeseydi benzer durumlarda olduğu gibi bu suçlar yine Siyonist propaganda sayesinde gürültüye boğulacaktı. Filistinlilerin 7 Ekim’den sonraki direniş mücadelesi, ani ve şok etkisi meydana getiren eylemin temelsiz olmadığını ispat etti. İnanılmaz boyutlara ulaşan yıkım ve kayıplara rağmen İsrail vakası bir problem olarak dünyanın önüne geldi.
7 Ekim’den sonra İsrail ve Siyonizm gerçeği çok daha farklı bir açıdan görülmeye başlandı. Yeni Haçlı Seferleri ifadesi yersiz değildir. Kuşkusuz bu algının da bir sonucu olarak İslam’ın merkez coğrafyasında İngiltere ve ABD gibi İsrail koalisyonunun omurgasını oluşturan ülkelere karşı derin bir hoşnutsuzluğun yayılmakta olduğu söyleniyor. Bunun “devrimci bir dalga”ya dönüşebileceği yönünde ciddiye alınacak tahminler artık rahatlıkla dile getiriliyor. Fakat kanaatimce bu “devrimci dalga” sadece İslam’ın merkez coğrafyasını etkilemeyecektir. Çok daha farklı şartlarda İsrail koalisyonunda aktif görev üstlenen ülkeler bugünkü soykırım suçlarının etkisiyle derinden sarsılacaktır. Görüldüğü kadarıyla Siyonist saldırganlık Avrupa şehirlerini şimdiden etkilemeye başladı. Maccabi Tel Aviv taraftarlarının Avrupa sokaklarında estirdiği terörü “Yahudi oyunu” olarak görüp yeni bir komplo teorisi yazmaya çalışanlar, Siyonistlerin Avrupa ülkelerini marjinal bir tutuma mecbur ettiğini görmezden geliyor. Siyonizm neredeyse bütün Avrupa’yı baştan aşağıya yeniden biçimlendiriyor. Bu yeni durumun İsrail koalisyonunun merkezinde yer alan İngiltere ve ABD arasında bile kalıcı sorunlara yol açabileceğini görmemiz gerekir. Çünkü Siyonizm ideolojisi esasen Germenlerin ve Anglosaksonların kolonyalist yayılmacılığının bir ürünü olarak İsrail’in mutlak başarısı üzerine bina edilmişti. Başarısızlık durumunda sistemin çökmesi kaçınılmazdır. Siyonistler Gazze’de başarısız olunca Filistinli kadın ve çocukların cansız bedenleri üzerinde dans etti ve bunu bütün dünya gördü. Bunun mutlaka bir sonucu olacaktır.
İsrail başarısız oldukça hesap Avrupa ülkelerinden sorulacaktır.
Yazar: Selçuk Türkyılmaz