Michigan’dan Biden’a Filistin resti, Trump’a merkez uyarısı

Michigan’dan Biden’a Filistin resti, Trump’a merkez uyarısı

Arap ve Müslüman seçmenin Kasım 2024 başkanlık yarışında kritik etki yaratabileceği eyalet olan Michigan’da yapılan ön seçimlerde Biden’a net bir Filistin mesajı verildi. Salıncak eyaletlerden biri olan Michigan’da 2016 yılında Trump 11 bin oy farkla Clinton’ı yenmişti. Bu hafta salı günü yapılan Demokrat Parti ön seçimlerinde 100 binin üzerinde seçmenin Biden’a karşı ‘bağlantısız’ opsiyonuna oy vermesi Başkan’a kritik bir uyarı teşkil ediyor. Ön seçim öncesinde başlatılan ‘Biden’ı terk et’ kampanyasının son derece etkili olduğu görüldü. Bunu seçim öncesinde hisseden Biden’ın basına yaptığı bazı açıklamaların parti içindeki Filistin tepkisini teskin etmeye yetmediği ortaya çıktı. Şu ana kadar Biden’a parti içinden gençlerin, siyahilerin ve Müslümanların tepkisi hep anketler üzerinden ölçülüyordu ancak Michigan ön seçim sonuçları bu kesimlerin seçmen davranışındaki değişimin sandıkta karşılığı olduğuna işaret ediyor.

‘SOYKIRIMCI JOE’

Biden yönetiminin İsrail’e koşulsuz desteğinin devam etmesinin içeride siyasi maliyeti olabileceği epeydir tartışılıyordu. Netanyahu’yu kucaklama görüntüsünden bu yana İsrail’i BM’de defalarca koruması, soykırım davasıyla ilgili açıklamaları ve insan hakları ihlallerini dikkate almadan silah sevkiyatına devam etmesi, Biden’ın kampanya konuşmaları sırasında sürekli protesto edilmesi sonucunu getirmişti. Ana akım medyanın İsrailli rehineleri ön plana çıkarmaya devam eden yayınlarına rağmen, Biden yönetimi neden ateşkes çağrısı yapmadığını bir türlü izah edemedi. Demokrat aktivistler Başkan’a ‘soykırımcı Joe’ lakabını takmaktan çekinmezken Arap ve Müslüman seçmen de acil koşulsuz ateşkes çağrısı yapmadığı sürece Biden’a oy vermeyeceğini açıklamıştı. Bu kitleyi yatıştırmak için ‘ateşkes için çalıştıklarını ve hafta sonuna kadar bir anlaşma beklediğini’ belirten Biden’ın bu vaadi Michigan’daki aktivist seçmenler için yeterli olmadı.

Biden’a karşı eleştiriler siyasi alanda kalmadı, federal mahkemelere de taşındı. Bir grup hukukçu, Başkan Biden, Dışişleri Bakanı Blinken ve Savunma Bakanı Austin’i ‘soykırıma ortaklık’ suçundan dava etti. Mahkeme davayı görme yetkisi olmadığı gerekçesiyle davanın açılmasına izin vermedi ancak davacıların ifadelerini dinlemeyi de kabul etti. Federal mahkemenin kararında, Gazze’nin kuşatılmasının muhtemel soykırım olduğu ifadeleri kullanıldı ve Biden yönetimine ‘İsrail’e verdikleri yardımdaki kararlılıklarının sonuçlarını’ gözden geçirme çağrısında bulunuldu. Amerikan iç hukukunda böyle bir davanın başarı kazanması zaten muhtemel görünmüyordu ancak mahkemenin ret kararındaki ifadeler, İsrail’in Amerikan desteğiyle soykırım yaptığı kanaatinin kamuoyu nezdinde ne kadar karşılığı olduğuna işaret ediyor.

HALEY’NİN YARIŞTA KALMA ISRARI

Trump cephesinde partinin adaylığını almasının büyük oranda kesinleşmesine rağmen rakibi Niki Haley’nin yarıştan çıkmamasının yarattığı rahatsızlık var. Haley’nin daha önce valiliğini yaptığı South Carolina eyaletinde %40’a yakın oy almasına rağmen Trump’ın 47 delegesine karşı 3 delegeyle yetinmesi adaylık şansının kalmadığını gösterdi. Haley’nin önümüzdeki hafta yapılacak ‘Süper Salı’ tabir edilen ön seçimlerin sonucunu alana kadar çekilmeyeceğini açıklaması, Trump’ı yenemeyecek olmasına rağmen partinin tamamen eski Başkan’a teslim olmadığını gösterme amacına matuf olduğu görülüyor. Seçmene Trump dışında bir opsiyon olduğunu göstermek için yarışa devam ettiğini söyleyen Haley’nin Michigan’da 300 bine yakın oy alması, merkeze yakın Cumhuriyetçilerin ve bağımsızların Trump’ı benimsemediğini ortaya koyuyor. Kasım seçimlerinde bu kesimlerin oyuna ihtiyacı olan Trump’ın Haley’nin muhalefetini göz ardı etmesi mümkün görünmüyor.

Haley’nin Süper Salı sonuçlarını gördükten sonra çekilmesi şaşırtıcı olmayacak ancak asıl mesele ne kadar destek aldığı olacak. Trump’a karşı direnen bir kitlenin varlığı ve bu seçmenin gerekirse sandık başına gitmeyecek olması Kasım seçimleri için önemli bir handikap oluşturabilir. Haley bu kitleyi ancak kendisinin Trump yanına getirebileceğini savunup Başkan Yardımcılığı’nı koparabilir. Bunu yapmayıp seçim sonucunda Trump kaybederse ‘ben söylemiştim’ pozisyonuna geçmeyi de tercih edebilir. Her halükârda Trump’ın adaylığının büyük oranda kesin olmasına rağmen Kasım seçimlerine giderken bütün Cumhuriyetçilerin arkasında olmadığı algısı yaygınlaşabilir. Trump’ın merkez seçmenin desteğini alabilmek için ‘ılımlı’ politikalar benimsemesi de yeterli olmayabilir zira ilk dönemindeki yönetimi ortada.

Michigan seçimleri sonrasında hem Biden’ın hem de Trump’ın kendi seçmenlerinin önemli kesimlerinden destek almakta zorlandığını söyleyebiliriz. Her iki adayın da birer dönem başkanlık yapmış olması seçmenin ikisini de iyi tanımış olması sonucunu doğuruyor. Diğer bir deyişle, bu siyasetçilerin oyun değiştirici sürpriz politika önerme yetenekleri sınırlı. Dolayısıyla iki adayın da kendi doğal seçmenlerini ikna ve mobilize etmeye fazlaca vakit ayıracakları bir kampanya dönemine giriyoruz. Anti-Trump hissiyatın direnişini kırmak zorunda olan eski Başkan ile ‘soykırımcı Joe’ lakabına layık görülen mevcut Başkan’ın mücadelesinde, Michigan’dan gelen mesaj Demokratlar için Filistin’in Cumhuriyetçiler için ise ılımlı siyasetin Kasım seçimlerinde oyun değiştirici etki yapabileceği yönünde.

Yazar: Kadir Üstün