Medyamızdaki sihirbazlar, asla emekli olmaz

Medyamızdaki sihirbazlar, asla emekli olmaz

“Hilenin sırrını arıyorsunuz…

Ama bulamazsınız…

Çünkü dikkatli bakmıyorsunuz…

Siz, sırrı bilmek değil; kandırılmak istiyorsunuz!”

(2006 Yapımı “Prestij” adlı filmden)

“RESMİ SİHİRBAZ” ŞUTİNGEN

Şimdi de, Yeni Zelanda’ya gidelim ve birkaç gün önceki ilginç bir haberden söz edelim:

“Christchurch kentinde 1998’den beri resmi sihirbaz olarak çalışan seksen sekiz yaşındaki Ian Brackenbury Channell’ın işine son verildi.

Pasaport ve sürücü belgesinde adı “Yeni Zelanda Büyücüsü” olarak geçen Channell ise ‘Şehirde görünmeye ve sihirbazlığa devam edeceğini söyledi.” (16 Ekim 2021)

KRİPTOLOJİK KURGU

Peki ya, Necip Medyamızdaki kaşarlanmış sihirbazlar?

Bu Gözbağcılık Ustaları, asla emekli olmaz.

Farklı etiketler taşısalar da, Kayıkçı Kavgası yapsalar da “çok özel” görevlerini sürdürürler.

“Oyun Teorisi” adlı kitabında ne yazmıştı, Mete Gündoğan:

“Öyle bir oyun düşünün ki, tüm oyuncular aynı ekipten…

Sözde kendi rakibinize karşı oynuyorsunuz.

Muhteşem bir Kriptolojik Kurgu…”

*

“Hık demiş, Lee Van Cleef’in burnundan düşmüş” Emin Çölaşan’dan; merhum Uğur Mumcu’nun cuk oturan tabiriyle ‘Fırdöndü’ Mister Barlas’a…

Ertuğrul Özbaydın’dan Güneri Nicholson’a kadar Bir Kısım “Eski Tüfek” halen daha derin vazife yapıyorlar.

*

Devşirdikleriyle, talebeleriyle, çömezleriyle birlikte...

Nagehan magehan; ha babam, de babam berdevam!

GLADYO’NUN BAĞLARI

Jack Nicholson’ın Türkiye Mümessili Güneri Hazcıoğlu ile Ertuğrul Özhedonist’e bu sütunda daha ziyade zum yapılmasının nedeni ise derin ikilinin yüksek rütbeleriyle alakalıdır.

Yani?

Baronsal Komprador Burjuvazi’nin medya masasındaki maskelenmiş teknik direktörlük görevi bağlamında halef seleftirler.

Ertuğrul, Big Brother Güneri Nicholson’dan “Büyük Gurumuz” diye bahseder!

Mister Cıvaoğlu’nun işbu “Guru” pozisyonu sadece “hazcılık” ile sınırlı değildir…

Nedir?

Derin Medya ikilisinin psikolojik harekâta dayalı Özel Harp Gazeteciliğini de kapsıyor!

Güneri Cıvaoğlu, 13 Ekim 2014’te yapılan bir ödül töreninde sahne aldığında; Özkök’ten “Kan Kardeşim Ertuğrul” diye bahsetmişti.

Bu Kan Kardeşliği, aslında Etki Ajanlığı daha doğrusu Gladyo Medyası Biraderliğidir!

GÖZLERİ TAMAMEN KAPALI

Yılların “Büyük Guru” Güneri’si kaşarlanmış bir pişkindir.

Milliyet’teki “Siyasi Cinayetler!” başlıklı yazısında (15 Ekim’21) bunu bir kez daha itina ile sergiledi.

1980 öncesi ile 1990’ların ilk yarısındaki Siyasi Cinayetler konusunda “acayip hassasmış gibi” yapıyordu.

Rol keserken Jack Nicholson’dan aşağı kalır yanı yoktu!

Geçmişteki Siyasi Cinayetler bahsinde Arzın Merkezine Seyahat etmek şöyle dursun, teğet bile geçmedi, “boş yapan” yazısında...

GÜNERİ’NİN MEDYA GÜNAHLARI

Bütün bu derin suikastların arka planının karartılmasında Güneri Nicholson’ın günahı hiç de az değildir.

Mevzubahis yazısında, köşesine Abdi İpekçi fotoğrafıyla birlikte Milliyet’in 2 Şubat 1979 tarihli ilk sayfasının kupürünü yerleştirmişti…

Güneri Nicholson’a -Demirel’den mülhem- “İpekçi Suikastı sırasında zat-ı aliniz Antalya’da Tapu Müdürü müydü?” diye sormak gerekiyor!

İpekçi öldürüldüğünde; “Solcu” Güneri, “Sağcı” Tercüman’ın Genel Yayın Yönetmeni idi…

Tercüman da -dikkat, aynen Milliyet gibi; suikastın derin perde arkasını hasıraltı eden gazetelerden biriydi.

HİÇBİR ÇABA HARCAMAYAN MİLLİYET

Uğur Mumcu, Cumhuriyet’teki 27 Kasım 1979 tarihli yazısında Milliyet’ten şu satırlarla şikâyet etmişti:

“Abdi İpekçi’nin öldürülmesinden, katil sanığı Mehmet Ali Ağca’nın askeri cezaevinden kaçırılmasına kadar geçen süre bu olayın üzerindeki kuşku bulutlarını yoğunlaştırmıştır.

Ağca’nın kaçışıyla İpekçi Olayı sanıldığından daha koyu ve giz dolu karanlıkların içine gömülmüştür.

Ve ne acıdır ki: Milliyet gazetesi, bu karanlığı yırtmak için en küçük bir çaba harcamamakta, üstelik İpekçi’nin kemiklerini sızlatırcasına olayları göz ucuyla izlemekle yetinmektedir.

Abdi İpekçi’yi öldüren örgüt, bu kez katil sanığını kaçırmıştır...”

Yazar: Tamer Korkmaz