Çabuk herkes işini gücünü bırakıp buraya baksın!

Çabuk herkes işini gücünü bırakıp buraya baksın!

Yazının başlığını sosyal medyadaki absürt etkileşim çağrısından esinlenerek attım. Çünkü gerçekten işimizi bırakıp çözmemiz gereken mühim bir mesele var. Gazeteciliğe yeni başladığım yıllardı. Hapis cezası alan, yani suçu kesinleşen bir katilin adını kodlamadan yazdığım ve fotoğraf haberimde buzlanmadan kullanıldığı için savcılığa çağrılmıştım. Katil, cinayeti işlerken 18 yaşından küçük ve haliyle çocuk sayıldığı için basın savcısına ifade verecektim. Savcı, Basın Kanunu’na göre suç işlediğimi söyledi. 18 yaşından küçük tüm suçların faili ve mağdurlarının kimliklerinin açıklanması veya tanınmasına yol açacak şekilde yayın yapılmasının suç olduğunu öğrenmiş oldum ve Basın Kanunu’nun 21. maddesine göre para cezasına çarptırıldım. İyi hatırlıyorum bin TL ödemişti çalıştığım kurum.Katil de olsa çocuk ve devlet onun haklarını korumak zorunda” demişti savcı. İtiraz etmek beyhude. Zaten o an edilmemesi gerektiğini de kavramıştım. Devlet, artık reşit olan bir katilin çocukluğunu işlediği cinayetten ayırmış ve koruma altına almıştı. Her şeyden önemli olan da buydu. Çocuklar koruma altındaydı. Bir de mağdur çocuklar meselesi var. Medyada en fazla dikkat edilmesi gereken çocuklar. Devlet onları da koruyor. Yüz buzlamak, isim kodlama önlemleri alınıyor. Fail ve mağdur çocuklar devlet zoruyla ve medyanın hassasiyeti ile korunmaya çalışılıyor. Peki ya kendi çocuklarımız? Ne hukuki olarak mağdurlar ne de Allah korusun fail. Fakat kendi ellerimizle mağdur ediyoruz çocukları.

Şöyle… Önceki gün ‘Dünya Kız Çocukları Günü’ydü. Sosyal medyada kız çocuğu fotoğrafı yağmuru vardı. Allah evlatlarımızı bağışlasın. Ebeveynler çocuklarının fotoğraflarını, videolarını paylaşma yarışına girdiler adeta. Bir kısmımız da bu fotoğrafları beğeni yarışına girdik. Dualar ettik. Maşallahlar çektik. Fakat bu masum paylaşımlar aslında çok büyük riskler barındırıyor.

Üç başlıkta toparlayacağım… Birincisi; Fotoğraflarının paylaşılmasının çocuklara hiçbir faydası yok. Var mı? Bana göre ve birçok kişiye göre de yok. Peki, anne ve babalar fotoğraflarını çocukları için mi yoksa kendileri için mi paylaşıyor? Sonuçlar şunu gösteriyor ki anne babalar bu fotoğrafları kendileri için paylaşıyorlar. Nasıl mı? Pedagoglar diyor ki; ebeveynler beğenilme, takdir edilme, görülme, bilinme, tanınma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çocuklarının fotoğraflarını paylaşıyorlar. Yani çocuklar, anne ve babaların kendilerini sosyal medyada gösterme aracı oluyorlar.

Çocuklar bugün bu durumun farkında değiller. Peki ya yarın? İkinci başlığa geçelim. Fotoğrafları paylaşılan çocuklar birkaç yıl sonra büyüyüp, birer sosyal medya kullanıcısı olacaklar. Bununla birlikte sosyal çevreleri gelişecek. Arkadaşlar edinecek, ortamlarda bulunacaklar. İşte o en masum, en savunmasız, en şirin ama en şaşkın anlarının sosyal medyada paylaşıldığı görüntüler çıkacak karşılarına. Hatta çıkmaya başladı bile. Bakın Facebook 16 yıldır hayatımızda. Bundan 16 yıl önce fotoğrafları ebeveynleri tarafından Facebook’ta paylaşılan çocuklar artık genç yetişkinler oldular. O fotoğraflar da sorunlar oluşturmaya başladı. Avrupa’da anne-babasını mahkemeye veren gençler var. Çocuklar, ‘Hangi hakla her halimi sosyal medyada paylaştınız, bunu yaparken bana sordunuz mu?’ diyorlar. Sert bir soru değil mi?

Üçüncü başlık ise biraz can sıkıcı. Paylaşılan masum çocuk fotoğraflarının art niyetli kişilerin önüne düşme ihtimali çok yüksek ve her türlü istismara açıklar.Bu fotoğrafları biriktiren sapıklar var. Basit bir paylaşım diyerek hafife almayın. Çocuğunuzun resmini dünyanın dört bir yanına, tanımadığınız kişilere kendi ellerinizle ulaştırmış oluyorsunuz. Bu fotoğraflar bir başkasının bilgisayarına veya sabit diskine girdiğinde onu asla kaldıramazsınız. Uluslararası pornografi sitelerine yeni üyelikler için; sosyal medyadan toplanmış çocuk fotoğraflarından fotoşop marifetiyle oluşturulmuş yeni profiller kullanılıyor. Dahası bir çocuğa ait değişik zamanlara paylaşılan fotoğraflar yapay zekâ marifetiyle birleştirilip 20’li yaşlardaki bir genç siması oluşturuluyor. Yani çocuk henüz 10 yaşındayken 10 yıl sonraki simasıyla hesaplar açılıyor. ‘Deepfake’ yani yapay zekâ sahtekârlığı korkunç bir noktaya doğru giderken sosyal medyadaki rahatlık da akıl almaz bir aşamaya gelmiş durumda. Ne yapacağız’ diyenler olacaktır. Tabii ki çocuklarınızın fotoğraflarını asla paylaşmayın. En azından sosyal medya hesaplarınızın herkese açık olup olmadığını kontrol edin. Kaspersky’nin bir anketine göre, Türkiye’de anne babaların yüzde 52’si sosyal medyada çocuklarına ait fotoğraflar ve bilgiler paylaşıyor. Yüzde 12’si de fotoğraf ve bilgileri herkesin erişimine açıyor. Bu paylaşımlar çocukların dijital yaşantısı, siber zorbalık, konum takibi tehlikelerini de beraberinde getiriyor. Bir hatırlatma ile bitireyim… Dijital dünyada en büyük önlemi kullanıcının kendisi alır. Bu önlemleri gözbebeğimiz olan çocuklarımız alamayacağına göre, iş, sorumluluk sahibi anne ve babalara düşüyor.

Yazar: Ersin Çelik