Biden’ın zor seçimi..

Biden’ın zor seçimi..

Joe Biden ABD Başkanı seçilmeden evvel Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman hakkında çok ağır sözler söylemişti. Biden’ın göreve başlamasından bu yana Washington ve Riyad arasında çok ciddi bir soğukluk yaşanıyordu. Yaklaşık iki buçuk yıldır Biden Yönetimi ile Riyad arasında iletişim kopmuş görünüyordu. Amerikan medyasında Veliaht Prens’in Biden’ın telefonlarına bile çıkmadığı yazılıp çiziliyordu. Londra’nın krizin çözülmesi için Riyad nezdindeki girişimleri de sonuç vermemişti. Suudiler’e yakın çevrelere göreyse Washington bir süredir Riyad’a “dost” olarak değil “düşman”

gözüyle bakıyor. Bu çevreler de Biden Yönetimi’nin Riyad’a bakışının acilen değişmesi gerektiğini savunuyorlar.

Washington’da ABD ile Riyad arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi gerektiğini savunanlar kadar, iplerin tamamen kopmasını savunanlar da var. Bilhassa Demokrat Parti’nin “İlerici-Sol” kanatları ABD’nin Riyad ile ilişkisini sonlandırmasını istiyorlar. Amerikan müesses nizamı, Ana akım Demokratlar ile birkaç istisna dışında Cumhuriyetçiler ise krizin çözülmesinden yanalar.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra petrol fiyatları hızla yükseldi. Suudilerin etkin olduğu OPEC’in petrol üretimini artırmaya yanaşmaması bunda önemli rol oynadı. Suudilerin Çin ve Rusya ile ilişkilerini güçlendirmeye yönelik adımlarıysa Washington’da alarm zillerinin çalmasına yol açtı. ABD ve Suudiler arasındaki krizin son bulması için CIA Başkanı William Burns’ün Nisan ayı sonlarında Riyad’da Prens Muhammed Bin Salman ile özel bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede elle tutulur bir gelişme sağlanıp sağlanmadığı konusunda bir açıklama yapılmadı. CIA Başkanının “diplomasi” yerine geçen bu görüşmesinin eleştirildiğini belirtmek gerekir. Keza İsrail de Biden’dan ABD-Suudi gerginliğine son vermesini bekliyor.

Biden dünyayı sözde “demokrasiler” ve “otokrasiler” arasında varoluşsal bir mücadeleye indirgemişti. Bu indirgemenin ABD’nin Çin ile “Büyük Güç rekabeti”nin kılıfı olduğu aşikâr tabii. ABD bir süredir her şeyi “Çin” merceğinden görüyor. Amerikan şahinleriyse “insan hakları” ve “demokrasi”nin ABD’nin geleneksel müttefikleriyle ilişkilerini etkilememesi gerektiğini savunuyorlar. Bu çevrelere göre Biden ve Veliaht Prens arasındaki kriz, kişiseldi.

Biden’ın Başkanlık göreve başlamasından bu yana ABD’nin Suudi Arabistan’da Büyükelçisinin bulunmaması krizin hangi aşamaya savrulduğunu gösteriyordu. Gerçi Biden Mart ayı sonlarında Suudi Arabistan Büyükelçiliği için Michael Ratney’i aday göstermişti. Ratney’in adaylığı “Senato Dış İşleri Komitesi”nde bekliyor. Önümüzdeki günlerde Komitede Ratney için bir oturum gerçekleşmesi bekleniyor. Senato’nun onaylaması halinde son 30 yıldır ilk defa meslekten bir diplomat Riyad’ta Büyükelçilik yapıyor olacak. ABD medyasında yer alan bilgilere göreyse Suudiler yeni Büyükelçinin Biden’a doğrudan ulaşacak nitelikte olmasını tercih ediyorlar. Yani Suudiler kariyer bir diplomat yerine siyasi bir atama beklentisi içindeler.

Bir süredir Biden’ın Riyad’a gidip gitmeyeceği konusunda tartışmalar yaşanıyordu. Amerikan medyasında yer alan bilgilere göre Biden Suudiler’le görüşmeye artık hazır. “OPEC”in petrol üretimini bir miktar artıracağını plânladığına ilişkin açıklamalar, Biden Yönetimi ile Suudiler arasında yumuşamanın işareti olarak yorumlanıyor. Son haberlere bakılacak olur ise Biden Temmuz ortalarında Riyad’a gidecek. Biden’ın Suudi Arabistan’dan önce

İsrail ve Filistin Yönetimini de ziyaret edeceği belirtiliyor. Beyaz Saray da ziyaret haberlerini doğruluyor.

Biden Başkanlık seçimlerini kazanmadan evvel, “Suudi Arabistan’ı parya yapacağım” demişti. Gazetecilerin bu sözlerini anımsatarak Riyad’a gidip gitmeyeceğini sormaları üzerine Biden “İnsan hakları konusundaki görüşüm değişmeyecek. Ancak ABD Başkanı olarak benim işim yapabiliyorsam barış getirmek. Bunu yapmaya çalışacağım” diyerek kendini savunuyordu.

Dış politikayla ilgili olarak ileri sürdüğü her başlıkta samimiyet sınavıyla yüzleşen Biden’ın Riyad’taki “Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi”ne katılacak ülkelerin liderleriyle de görüşmeler yapacağı belirtiliyor. Hiç kuşkusuz görüşmelerde bölge rejimlerinin Çin ve

Rusya ilişkileri de gündeme gelecektir. Ancak asıl merak edilen konu, Biden’ın göreve başlamasından bu yana derin dondurucuya alınan ABD-Suudi İlişkisinde yeni bir aşamaya geçilip geçilmeyeceğidir.

Yazar: Abdullah Muradoğlu