Kazakistan ve ‘kaynak laneti’..

Kazakistan ve ‘kaynak laneti’..

“Finans Laneti: Küresel Finans Hepimizi Nasıl Daha Yoksullaştırıyor” başlıklı kitabın yazarı Nicholos Shaxson’ın 3 yıl kadar önce “The Guardian”da yazdığı bir makaleyi okuyordum. Shaxson Afrika’nın petrol ve elmas zengini ülkelerinden Angola’da Reuters’ın muhabiri olarak çalışmıştı. Sözkonusu makalesinde Saxon 1990’larda kanlı bir iç savaş yaşayan Angola’daki yoksulluğu irdeliyordu. Shaxson’a göre kaynaklardan elde edilen zenginliğin bir grubun elinde toplanması ciddi bir sorun teşkil ediyordu. Batılı petrol ve elmas endüstrilerinin iç savaşı finanse ettiklerine de dikkat çeken Shaxson, akademisyenlerin ortaya attığı “Kaynak laneti” teorisine de yer veriyordu. “Kaynak laneti” teorisine göre bol doğal kaynaklara sahip birçok ülke, daha az kaynağa sahip akran ülkelere göre daha yavaş ekonomik büyüme, daha fazla yolsuzluk, daha fazla çatışma, daha otoriter siyaset ve daha fazla yoksulluktan mustaripti.

“Kaynak laneti” yakın coğrafyamızdaki kaynak zengini birçok ülkeye de felaket getirmişti. İran’da yabancı petrol şirketlerini millileştiren Başbakan Muhammed Musaddık, 1953’te Amerika-İngiltere ortaklığındaki bir darbeyle devrilmişti. Keza petrol ve doğalgaz zengini Irak 2003’te düzmece gerekçelerle yine ABD ve İngiltere öncülüğündeki koalisyon güçleri tarafından işgal edilmişti. Son kertede Iraklılar da kaynak lanetinin kurbanı oldular. Birkaç ülke hariç tutulacak olursa kaynak zengini ülkeler aşağı yukarı benzer bir kader yaşıyor

Shaxson’ın makalesini okuduğum sırada petrol, doğalgaz ve uranyum zengini Kazakistan’da akaryakıt ürünlerine yapılan zam gerekçesiyle meydana gelen olaylar yaygınlık kazanmıştı. Türk dünyasının önemli güçlerinden Kazakistan’da meydana gelen olaylar tabii ki çok üzücü. Shaxson’ın dikkat çektiği unsurlar Kazakistan’ın başına gelen felaketi bir parça açıklıyor tabii.

1991’de bağımsızlığını ilan eden Kazakistan’da Nursultan Nazarbayev 30 yıl otuz ülkesini yönetti. 2019’da Nazarbayev yerine Kasım Cömert Tokayev’i bırakarak görevinden ayrıldı. “Ülkenin babası(Elbaşı)” unvanı alan Nazarbayev Güvenlik Konseyi Başkanlığı’na getirildi. Kazakistan yönetimi büyük ölçüde Tokayev ve Nazarbayev’in kadrolarının bir bileşimiydi. Olayların gidişatına bakıldığında bu bileşim pek tutmamış gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı Tokayev hem Askar Mamin’in Başbakanlığı’ndaki hükümetin istifasını kabul etti, hem de Nazarbayev döneminde Başbakanlık yapan Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Karim Masimov’u azletti. Masimov’un bilahare vatana ihanet suçlamasıyla gözaltına alınması dikkat çekiciydi. Daha da önemlisi Nazarbayev’in de Güvenlik Konseyi Başkanlığı’ndan ayrılmasıydı.

Cumhurbaşkanı Tokayev’in Rusya Lideri Vladimir Putin’den Kazakistan’ın da üyesi olduğu “Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü”nü devreye sokmasını istemesi olayların görünenlerin ötesinde bir anlam taşıdığına işaret ediyor. “Kolektif Güvenlik Anlaşması”nın 4. Maddesi’ne göre üyelerinden herhangi birinin güvenliğini, istikrarını, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tehdit eden bir silahlı saldırı tüm üye devletlere karşı bir saldırı eylemi olarak görülmektedir.

Rusya Devlet Başkanı Putin hızlı şekilde Cumhurbaşkanı Tokayev’in yardım talebine olumlu cevap vererek ülkeye asker gönderdi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 1992’de kurulan “Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü”nün halihazırdaki üyeleri Rusya, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan. Bildiğim kadarıyla, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün üye ülkelerinden birine asker göndermesi bir ilk vaka teşkil ediyor.

“Washington Post”ta Alexander Cooley imzasıyla yayınlanan bir yazıda Kazakistan’daki krizin sadece protestolarla ilgili olmayıp, yanı sıra Cumhurbaşkanı Tokayev ile Nazarbayev arasında bir güç mücadelesini yansıttığı öne sürülüyor. Bu yazara göre Rusya’nın Kazakistan’a asker göndermesi Kazak güvenlik güçlerine otoritenin Tokayev’e ait olduğunun sinyalini veriyor.

Gerçekte Kazakistan’da ne olup bittiği konusunda kafalar bir hayli karışık. Rusya, Avrupa ve Amerikan medyasında biri diğeriyle çelişkili türlü senaryolar dillendiriliyor. Temennimiz “Kaynak laneti”nin kardeş ülke Kazakistan’ın üzerinden sonsuza kadar uzaklaşıp kaybolması.

Yazar: Abdullah Muradoğlu