Açık istihbarat: Terör saldırısı ve ABD-İran anlaşması

Açık istihbarat: Terör saldırısı ve ABD-İran anlaşması

Bölgede birbiriyle bir noktada kesişen, dönüm noktası niteliğinde gelişmeler oluyor. Üstelik bunların hepsi Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Kuzey Irak’ta 12 askerimizi şehit verdiğimiz terör saldırıları bu gelişmelerle ilgilidir. Kimi açık, kimi özel kaynaklardan edindiğim bilgilerle nedenlerini açıklayacağım. Ancak sırasıyla gidelim.

Gazze’de yaşananlar ABD planına uygun seyrediyor. Mısır’ın geçen hafta çözüm için önerdiği Filistin’de teknokratlar hükümeti bu planın bir parçasıdır (ABD’nin Abbas ve Netanyahu hükümetlerini değiştirmek istediğini, planın diğer detaylarını yazmıştık. Bakınız, Netanyahu’yu Gönderip Ellerini Yıkayacaklar, 8 Aralık). Abbas bu teklifi reddetti. Ancak Mısır, Ürdün ve Körfez’in bu plan için baskı uygulayacağını söyleyebiliriz.

WASHINGTON-TAHRAN ANLAŞMA TASLAĞI

ABD ve Körfez ülkeleri (ve Ürdün), İsrail’in Hamas’ı ortadan kaldırması için Tel Aviv’e açık çek verdi. Ancak daha ileri gitmesini istemiyorlar. Netanyahu ise ilk günkü hedefinden vaz geçmiş değil. Hamas’ı ortadan kaldırıp Filistinlileri Gazze’den sürmeye, devamında da çatışmayı Lübnan ve Suriye’ye taşımaya çalışıyor. Bu kapsamda iki önemli gelişme oldu: İsrail Savunma Bakanı çok cepheli bir savaşta olduklarını açıkladı. Ve Şam’da İran’ın Suriye operasyonlarını yürüten General Musavi İsrail saldırısıyla öldürüldü. İran intikam yemini etti. Peki, intikam alır mı? Yakın gelecekte değil.

Çünkü ABD ile bir süreç yürütülüyor. Washington, İran’la konuşmanın meyvelerini Gazze’de topladı. İsrail’in yalpaladığı bir süreçte İran’ı ve vekil güçlerini sürecin dışında tutmayı başardı. Şimdi bunu sürdürmeyi planlıyor. Açık kaynaklardan derlediğim Washington-Tahran anlaşma taslağının detaylarına bakalım.

Bir. ABD, İran’la dolaylı görüşmelere yeniden başlayacak. Bunu yaparken Tahran’a askeri baskıyı sürdürmeyi hedefliyor. İki. İsrail, Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyinden çekilmesini istiyor. ABD bunun çatışmasız bir şekilde sağlanması için Hizbullah’ın Litani nehrinin kuzeyine çekilmesi teklifini İran’a götürecek. Üç. ABD, Yemen açıklarında gemileri hedef alan Husilerle ilgili düşük profilli bir tutum takınıyor. Bu saldırıların durdurulması için Çin aracılığıyla İran’ı ikna etmek istiyor. (Joe Biden, Husileri 2021 yılında terör listesinden çıkarmıştı. Şu an “Yeniden listeye koy” baskısına direniyor.)

KORİDOR SAVAŞLARI 1: YEMEN

ABD ile Gazze’deki çatışmanın yayılmaması konusunda anlaşan İran’ın (İkili arasındaki bir anlaşma da PKK’nın kullanımı üzerinedir) Yemen’deki vekil güçlerini neden harekete geçirdiği muammadır. Neden Hizbullah değil de Husiler?

Bunun birkaç açıklaması var. Bir. İran, iç kamuoyuna Gazze konusunda bir şeyler yaptığını göstermek istiyor ve bu yüzden çatışmaya doğrudan müdahil olmayacak -uzak- bir aktörü devreye sokuyor. İki. ABD ile çatışma halinde olduğu izlenimi yaratıyor, iç muhalif sesleri bastırıyor. Üç. Kendisine saldırı olması halinde bölgeyi ateş çemberine çevirebileceği mesajını veriyor. Bunların hepsi tamam. Peki, neden ticaret gemilerini hedef alıyor?

Bir dostum Gazze’deki katliamın ilk günlerinde bana asıl projenin Gazze’yi boşaltmak ve bölgeye Asya mallarını Avrupa’ya taşıyacak büyük bir liman yapmak olduğunu söylemişti. Yaşananları IMEC’e (Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru) bağlıyordu yani. Hani, geçtiğimiz G-20 zirvesinde apar topar alınan bir kararla, Çin’in Kuşak-Yol projesine alternatif olarak geliştirildiği söylenen, aynı zamanda Türkiye-Irak Kalkınma Yolu’nu da kesen projeye. Hindistan’dan başlayan o proje İsrail üzerinden Avrupa’ya uzanıyordu.

Bu fikir bana abartılı gelmişti. Hâlâ da öyle geliyor. Ancak ilk başta hedef o olmasa da süreç sanki oraya evriliyor. İran’ın kendisini de by-pass eden ticaret yolunu ve koridoru izleyen gemileri hedef alması bu yüzden olabilir mi? ABD, Husilere karşı kurulan uluslararası koalisyona önümüzdeki günlerde Hindistan’ı da bu yüzden mi davet etmeye hazırlanıyor? Bunların hepsi tartışılır.

KORİDOR SAVAŞLARI 2: IRAK

19 Aralık’ta Ankara’da kritik bir güvenlik zirvesi yapıldı. Türkiye ve Irak’ın Dışişleri, Mili Savunma bakanları ile istihbarat başkanları bir araya geldi. Öncelikli olarak iki konu konuşuldu. Bir. Terör. Irak tarafı da örgütün kendi topraklarından tasfiye edilmesini istiyor. Aldığım bilgilere göre Irak’ın bu süreçte nasıl bir rol oynayacağına ilişkin -ilk kez- bazı modeller üzerinde çalışılıyor. Irak tarafının PKK’nın Irak topraklarından çıkarılması için net taahhütte bulunduğu söyleniyor.

İki. Kalkınma Yolu Projesi. Bir kaynağımın söylediği gibi, 17 milyar dolara mal olması beklenen bu proje aslında bir güvenlik projesi. Irak’ta istikrar ve güvenlik sağlanmadan bu projenin hayata geçmesi mümkün görünmüyor. O halde proje hayata geçerse PKK’nın Irak’ta tutunması güçleşecek. Öte yandan İran da kendisini koridorun dışında hissediyor. ABD de Kalkınma Yolu’nu IMEC projesine bir rakip olarak görüyor.

İşte Kuzey Irak’taki üslerimize terör saldırısı Ankara’daki bu zirvenin hemen ardından gerçekleşti. Tek sebep budur, demiyorum. PKK ve İsrail’in birbirine yolladığı aşk mektupları, ABD’nin örgüte kalkan olması, İran’ın örtülü ilişkileri, PKK’nın kendi gündemi hepimizin malumu. Ancak tablonun bu tarafı da var, onu görün istedim.

Yazar: Yahya Bostan